Calista Luxury Resort Genel Müdürü Ali Kızıldağ, GM Turizm ve Yönetim Dergisi’nin sorularını yanıtladı. Kızıldağ, Rusya pazarında Türkiye turizminin imajını ve Türkiye’nin turizm yol haritasını yorumladı.
2024 sezonunla ilgili ayak sesleri duyulmaya başladı. Sezonu ve önümüzdeki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, çok enteresan bir yıla giriyoruz. Hem Avrupa hem Rusya açısından hem olumlu yönde hem olumsuz yönde ilginç sürprizlere tanık olabiliriz. Gerçi bu çok çerçeveli bir söylem. Yaşadıklarımız, tespit ettiklerimiz, araştırmalarımız bize çok net söylemler söylemek konusunda izin vermiyor. Çünkü maalesef dünyada yaşanan bu savaş ortamı, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın aynı tempoda devam etmesi, bunun yanı sıra, Orta Doğu’da başlayan İsrail-Filistin savaşı ve bu savaş süreçlerinin ne zaman biteceğiyle ilgili herhangi bir tarihin maalesef öngörülememesi, bizim de bu coğrafyaların tam ortasında yer alan jeopolitik konumumuz turizm açısından da hem çok olumlu hem de çok olumsuz mesajlar vermemize engel oluyor. Ancak geçtiğimiz günlerde, fuarlarda gözlemledik ki, dünya bazı şeyleri artık kanıksamış. Eskiden olduğu gibi sert tepkiler vermiyor. Bu nedenle Avrupa pazarında geçen yıla oranla yüzde 25’lik oranda, daha iyi performans gösterebilme şansımız var. Bunu takip edeceğiz. Global konjonktürde yaşanabilecek bir takım drastik gelişmeler bunu etkileyebilir. Çünkü öyle veya böyle Avrupa yaklaşık 30 yıldır hiç karşılaşmadığı, onlara göre yüksek enflasyon problemiyle mücadele ediyor. Özellikle enerji fiyatlarındaki artışlar Avrupalı insanların hiç tanımadıkları, hiç yaşamadıkları ilginç gelişmeler. Tabii ki satın alma güçleri eskiye oranla daha zayıflamış durumda.
“Yüksek enflasyon, sınırlı devalüasyon”
Bu durumun tatil seçme güdülerinde farklı yansımaları da olabilir. Türkiye, ürün olarak onlara uygun ürünler sunabilme anlamında şanslı bir ülke. Ancak bizdeki makroekonomik parametreler de ters çalışıyor. Maalesef yüksek enflasyon ancak sınırlı devalüasyonla devam ediyoruz. Bu turizm sektörünü olumsuz etkiliyor. Satışlarımız euro bazlı, bütün satın almalarımız ve maliyetlerimiz Türk lirası cinsinden. Türkiye’deki yüksek enflasyon maalesef dövizdeki devalüasyonla karşılanamıyor. Hemen hemen iki katı. Bu turistik işletmelerde çok ciddi bir ekonomik baskı yaratıyor.
“Ertelenen vergiler demokrasinin kılıcı gibi…”
Pandemi sürecinde ertelenen vergiler geçtiğimiz iki yılda ve bu yılda yine demokrasinin kılıcı gibi üstümüzde duruyor. Bunları bütün sektör göğüslemek zorunda ve bu ciro üretip ancak karlılık üretememe sendromu özellikle yatırımlarda ve yenilemelerde finansman sıkıntısı yaşamamıza neden oluyor. Dünyayla rekabet edeceksek sürekli dünyadaki yeni gelişmeleri takip edip otellerimizi onlara uygun hale getirmeliyiz. Bu da parayla, finansmanla oluyor. Maalesef bu enflasyonist ortamda finansman yaratamıyoruz.
“Rus iç pazar destinasyonları agresif“
Rusya’ya baktığımızda, sonuçta ciddi bir savaşın içerisindeler ve çok ciddi bir ekonomik stres var. Özellikle Amerika’nın ve Avrupa’nın uygulamış olduğu yaptırımlar görüyoruz ki hissediliyor. Ancak her şeye rağmen sonuçta Rus ekonomisi ve Rusya güçlü bir ülke; bunu da gözlemliyoruz. İnsanların yaşam standartları çok büyük ölçüde değişmemiş. Tabii ki satın alma güçlerinin zayıfladığını, özellikle rublede yaşanan aşırı devalüasyonun yabancı para bazlı satın almalarda -ki tatil harcamaları bunların en önemli kalemini oluşturuyor- etkili olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin destinasyon avantajları hala sürdürüyor. En önemlisi, Rusların rekabet içinde olduğumuz diğer destinasyonlara seyahat edememeleri ve bu destinasyonlarla ilgili yaşanan vize zorlukları. Rekabet halinde olduğumuz ve bizim kadar enflasyon baskısı olmayan Dubai, Tayland, Mısır gibi ülkeler burada bize karşı avantaj yakalıyorlar. Yine bu fuarda gözlemlediğimiz başka bir şey, Rusya’da iç pazar destinasyonlarının agresif bir şekilde Rus turist çekme girişimleri, fuar alanında da gördük. Rusya içindeki destinasyonlar ve Rusya’ya yakın coğrafyalar; Azerbaycan, Gürcistan, yine diğer Türki Cumhuriyetler, Rus turizminden pay almak için agresif bir takım pazarlama çalışmaları yapıyorlar. Bunların hepsini kendimiz için rakip faaliyetler olarak görebiliriz. Her şeye rağmen eğer çok drastik bir sıkıntı yaşamazsak, geçen yıl oranla Rusya’da yaklaşık yüzde 10 ile yüzde 15’lik bir artış gerçekleştirme şansımız hala var. Çünkü Türkiye hala Rusya’nın bir numarası ve en önemli turistik yeri ve Rus turistleri mutlu etme anlamında, misafir memnuniyetini yaratmak için en avantajlı ülke hala Türkiye. Rusların Türkiye’den vazgeçemeyeceklerini düşünüyorum. Bir de yaz aylarında bu savaş ortamının biraz daha durulacağını ve barış sürecinin başlayacağını iddia eden bazı varsayımlar var. Savaş; nerede, ne şekilde olursa olsun insanlığın baş belası. Turizm zaten barış ortamında yeşeren, filizlenen bir sektör. Dileğimiz; bu sürecin bir an önce bitmesi, yaptırımların kalkması ve bizim de Rusya’da hedeflediğimiz rakamlara ve cirolara ulaşmamız.
“Ucuz pastanın kimseye faydası yok”
Avrupa pazarıyla ilgili gelişmeler hangi düzeyde?
Aslında Türkiye’ye yönelik ciddi bir istek var. Ancak Türkiye’deki bu aşırı enflasyon Avrupalıları da biraz ürkütmüş durumda. Şimdi özellikle konaklama sektörünün aşırı enflasyon baskısından dolayı fiyatlarını belli bir düzeyin altına indirememesi gibi bir realitesi var. Hatta tam tersi bu enflasyonist baskıyı hissetmemek için fiyat artışı bile yapmak gerekiyor. Çünkü maliyetlerle artık baş edilemiyor. Bütün maliyetler artmış durumda; işçilik maliyetleri, yiyecek maliyetleri, içecek maliyetleri, enerji maliyetleri… Bu anlamda baktığımızda Avrupalı tüketici ve satın almacı operatörler anlamında olumsuz bir gelişme. Yine her şeye rağmen artık bir Türkiye tatil geleneği Avrupa’da var. Türkiye’den vazgeçemeyecek ciddi bir kitle var.
Hala Türkiye destinasyonu Avrupalı tur operatörlerinin en fazla para kazandığı destinasyonların başında geliyor, bundan vazgeçemezler.
Önemli olan yani çok doğru politikalarla, gelen turist sayısını ve harcama oranını, turist başına harcama miktarını yukarılara çekmek. Bizim yegane çalışmamız bu olmalı. Bu konuda Sayın Bakanın çok doğru politikaları ve düşünceleri var. İnşallah uluslararası ve ulusal konjonktür bu anlamda hem kamuya hem özel sektöre yardımcı olur. Biz hem pastayı büyütürüz hem pastanın değerini artırırız. Sadece pastayı büyütmek de yetmiyor. Ucuz bir pastanın kimseye faydası yok, pastanın fiyatını da artırmak lazım. O kadar kriz atlattık, bu enflasyon belasını da atlatırız, düze çıkarız. Hepimiz açısından çok daha iyi günler bizi bekliyor olur.