MARKALAŞMA PAYLAŞIMCI BİR RUH İLE OLUŞACAKTIR
Maya World Hotels İnsan Kaynakları Koordinatörü Talat Kanbir ; “Markalaşmanın uzun bir süreç ve paylaşımcı bir ruh gerektirdiğini ifade etti. İK’nin markalaşmaya etkisinin yanı sıra dijitalleşen İK süreçlerinden ve İK yöneticisi olarak gelecek hayallerinden bizlere bahsetti.
İnsan kaynağının markalaşmadaki önemini ve bu konu hakkındaki görüşlerinizi sizden dinleyebilir miyiz?
Markalaşma konusunda insan kaynaklarını iki başlıkta ela alabiliriz. Birinci madde, değer ve kaynak olarak çalışan üreten insanın kendisidir. İnsan kaynakları yönetimini tek başına bir birim olmaktan çok, bütünün stratejik bir parçası olarak görmek gerekir. Marka konusu her ne ise, ülke, bölge, şehir, destinasyon, kurum, ürün, fark etmez. Öncelikle; kaliteli insan kaynağı ve bu kaynağı bütüncül bir yaklaşımla stratejik bir unsur olarak yöneten ve yönlendiren bir sisteme ihtiyaç vardır. Hele turizm gibi her aşamasında “İnsan” unsurunun temel faktör olduğu sektörde..
Önemli bir turizm kenti olan Antalya’nın marka kent olması için de aynı durum geçerlidir. Bundan 15 yıl önce İNKAY olarak “Antalya’nın Marka Kent “ olabilmesi için ciddi bir çalışma yapmış, görüş ve önerilerimizi yazılı bir rapor ile İl İstihdam Kurulu’na iletmiştik. Raporda; kentte yaşayan, çalışan ve çalıştıran tüm tarafların, etki alanlarına göre bütünün parçaları olarak ele alıp ayrı ayrı toplumsal eğitime tabi tutularak yerleşik tutum ve davranış değişikliği yaratmanın temel görevlerden biri olarak vurgulandığını hatırlıyorum. Yani sokakta simit satan kişiden taksi şoförüne, otel müdüründen meslek örgütlerine kadar herkesin.. Hadi marka olalım demekle marka olunmuyor. Bu, uzun soluklu yoğun emek ile tüm paydaşların gönüllü katılımıyla yürütülecek bir süreçtir. Bu konuda turizm profesyonellerine ve bu sektörün paydaşlarına ciddi görevler düşüyor… Markalaşma, paylaşımcı bir ruh ile oluşacaktır.
İK olarak dijital ortama ayak uydurabildiniz mi?
İnsan Kaynakları yönetimi bir yanı ile ofis işidir. Günümüzde ofis ortamında zamanı etkin kullanmak ve işleri en doğru şekilde ve en kısa sürede yerine getirebilmek için dijital ortama ayak uydurmak temel koşullardan biridir. Öyle ki; bugün bilgisayarımı ve cep telefonumu elimden alın, mesleğimi elimden almış olursunuz. Özellikle bizim gibi grup işletmelerinde merkezi yapıda otokontrol sistemi kurmak ve uzaktan kontrol edebilmek için dijital bilgi işletim sistemlerinin ve süreçlerin çok önemli bir yeri var. İnsan Kaynakları yönetimi ve dijitalleşme denince akla sadece Excel gelmemeli. Birçok meslektaşımın bordro hariç neredeyse her şeyini Excel de yaptığına şahit oluyorum. Oysa İK programları çok değerli çözümler sunuyor olmasının yanında çok önemli bir şekilde arşiv niteli taşımaktadır. Çalışma ilişkileri açısından; Devlet ile işveren arasında ki ilişkilerinde çok büyük ölçüde, devlet ile çalışan arasında ki ilişkilerde de önemli oranda dijitalleşme sağlanmış durumdadır. Ancak, çalışan ile işveren arası ilişkilerde henüz istenen düzeye gelebilmiş değiliz.
İK müdürü olarak Türk turizm için en büyük hayaliniz nedir?
Çok hayalim vardı, maalesef birer birer sönüyor hayallerim. Hiç kimse turizmin bundan 10 yıl, 20 yıl öncesine göre (özellikle insan kaynakları açısından) daha iyi olduğunu iddia edemez. Turizmin emek kalitesi ile emekçinin ücret ve yaşam kalitesi çok daha gerilerde. Ve gittikçe de geriliyor. İçi boş hormonlu bir büyüme var. Turizmcilik mesleği aynı oranda büyüyemedi. Yaz sezonlarında harçlık için çalışılan bir sektör ve harçlık için çalışan koca bir kitleye döndü iş. Turizm eğitimi derseniz beterin beteri, gıda boyası ile kokteyl hazırlama dersi veriliyor okullarda. Stajyerler ucuz iş gücü. Teşvikler, kur karları çalışana değil acentelere aksiyon olarak yansıtılıyor. Sanıyorum jübile vakti geldi. Lale devri çocuklarıydık biz zamanımız geçti.