Antalya’nın kalbi niteliğindeki Kaleiçi’nde bulunan muhteşem güzellikteki evinizle başlayalım. Bu evi almanızın ilginç bir hikâyesi varmış.
Bu ev ailemiz için manevi açıdan çok değerli. Çünkü Antalya’ya ve Kaleiçi’ne gerçekten çok büyük önem veriyoruz. Bu ev satılığa çıktığında önce ben 1 hafta sonra da Rahmi Bey (Rahmi Koç) evi gezmiş. İkimiz de fiyat görüşmesi yaptık. Daha sonra Vehbi Bey’in (Vehbi Koç) karşısına çıkıp, ikimizde eve talip olduğumuzu, satın almak istediğimizi söyledik. Vehbi Bey ikimize de baktı ve ‘Bu evi ikinizde almıyorsunuz. Çünkü ben alıyorum’ dedi.
Son sözü Vehbi Bey söylediyse ev size nasıl geçti?
Suna’nın (Kıraç) Antalya’da evi yoktu. Vehbi Bey de bunu biliyordu. Bir süre sonra bu evi Suna’ya verdi. Şimdi biz kullanıyoruz. Ama bu kentin valilerine, belediye başkanlarına her zaman bu eve yerli, yabancı misafirlerini getirebileceklerini burada ağırlayabileceklerini söylüyorum.
Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile görüşür müsünüz?
Münir Bey çok çalışkan, başladığı bir işi hemen tamamlamayı seven, başarılı bir insan. Menderes Türel’i de çok severim. Babası Koç Grubu ile çalışmalar yürütmüş bir isim. Zaman zaman birbirimizle çekişiriz de. Ayrıca Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin’i de severim.
TURİZMDE TUTUĞUZ
Antalya’yı, özel olarak da Kaleiçi’ni çok sevdiğinizi biliyoruz. Son süreci ele alırsak turizm sektörüne yaklaşımınız nasıl?
Turizm konularını Münir Bey’le, Menderes Bey’le zaman zaman konuşuyoruz. Antalya’yı bir marka yapma mecburiyetimiz var. Ama nedense bazı konularda tutukluğumuz, eksikliğimiz var. 6-7 ay boyunca yalnızca denizi ve güneşi satıyoruz.
Yani turizm çeşitlenmeli mi diyorsunuz?
Burası harika bir coğrafya. Fakat biz bunu kullanmasını bilmiyoruz. Vehbi Bey de bunu görmüştü. Kendisi çok enteresan bir adamdı. Türk insanını çok iyi tanıyordu. Yapılması gereken şeyleri çok iyi biliyordu.
TAKLİT BİZİ YIKIYOR
Yani neyi yanlış yapıyoruz?
Millet olarak kopyacıyız. Birisi ayakkabı dükkânı açtıysa diğeri de hemen yanına bir başka ayakkabı dükkânı açıyor. Belek mesela öyle. Turizmciler hepsi bir yerde topladı. Bir süre sonra da ipin ucunu kaçırdılar. Bugün Belek’te golf oynamaya gelecek turist kapasitesinin 10 katı tesis yaptılar. Şimdi de birbirleri ile rekabet edip fiyat kırıyorlar.
Bu da onların zararına mı oluyor?
Evet. Fiyatın düşürülmesinin zararı, hem onları hem sektörü etkiliyor.
Turizm sektöründeki yatak sayısını nasıl yorumluyorsunuz? Arttırılmalı mı? Kısıtlanmalı mı?
Devlet bazı şeyleri gözetlemeli. Bazı müsaadeleri ihtiyaca göre vermeli. Süleyman Demirel bu işin bileniydi. Sanayi Bakanı onun devrinde öyle bir mücadele verdi ki; Türkiye’ye yeni bir marka anlayışı getirdi. Bu sayede yan sanayiyi kurduk. Yatak sayısı bu derecede artmamalı.
KALEİÇİ BOZULMASIN
Turizmdeki sorun sadece yatak kapasitelerinde mi?
Elbette hayır. Bu konu çok derin. Mesela Kaleiçi’ne bakın. Buranın boş bırakılıp bozulmasından korkuyorum. Her yer içkili mekâna dönüştürülüyor. Bu ciddi bir yanlış.
VALİYİ, BAŞKANLARI NİCE’YE GÖTÜRECEĞİM
Kaleiçi’nde içkili mekânların bulunmasına karşı mısınız?
Ben içkili mekânlara değil, Kaleiçi’nin tamamen içkili mekânlarla boğulmasına karşıyım. Hatta bir gün valiyi, belediye başkanını, ticaret odası başkanını özel uçakla Nice’e götüreceğim. Nice’in karşısında bizim Kaleiçi’nin üçte biri kadar bir yer var. 10 sene perişan vaziyetteydi. Şimdi ise dünyanın en önemli marka restoranları, sanat merkezleri orada. Yani tüm dünyaya hitap eden bir yapı oluşmuş.
YILDA 450 MİLYON DOLAR
Bunu nasıl başarmışlar?
Belediye Başkanı bakmış dükkânlar boş. Ne gelen var ne giden. O güzelim bölge bomboş. Bütün mağazaları 3 yıllığına kiralamış. Ve içine Fransa’nın 10 marka lokantasını getirmiş. Butik otel müsaadesi vermiş. Ressamlara çok büyük bir alan ayırmış. 30’a yakın ressam bu alanda sanat icra etmeye başlamışlar. Şu anda oradaki resim atölyelerinin üretip Amerika’ya sattığı tabloların yıllık değeri 450 milyon dolar.
Yani sanatla markalaşmak çok önemli…
Tabi önemli. İllaki bir yeri baştan aşağı alkol satılan yer haline sokmayacaksınız. İşin içine sanatı, müziği, tarihi de katacaksınız. Kaleiçi’nde ressam bir kadın vardı. İyi de işler yapıyordu. Sonra 800 liraya tuttuğu dükkânın kirası bir anda 6 bin liraya çıktı.
Bir anda neden böyle bir artış oldu?
Çünkü ressamın bulunduğu dükkânı içkili bir mekân istemiş. Dükkân sahibi de 3 senelik peşin kira alıp kontrat imzalamış. Kadın tabi çıktı gitti. Alkol satışı elbette olacak. Ancak sanatı da bu sokaklardan eksik etmemeliyiz. Kaleiçi’nin çok iyi bir muhiti var. Bunu daha fazla büyütüp bozmamalıyız.
Kaleiçi’nde zaman zaman iki belediye arasında yetki tartışmaları da oluyor…
Maalesef bu konuda dikkat çekici. Buranın sahibi bir tane olmalı. Ya Büyükşehir, ya Muratpaşa. Bu ikisi olmuyorsa başka bir kamu kurumu olmalı. Kaleiçi kendi başına kalmamalı.
EXPO’NUN NE OLACAĞI BELLİ DEĞİL
Büyük hedeflerle hayata geçirilen fakat büyük eleştiriler alan EXPO 2016 hakkında ne düşünüyorsunuz?
Olay maalesef çok yanlış bir yere gitti. Çok büyük paralar harcandı ve hala ne olacağı da belli değil. Londra’daki EXPO’yu bir hastane bahçesinde yaptılar ama iyi verim elde ettiler.
Biz de neden aynı ilgi olmadı?
Uzağa taşıdığımız yerler maalesef Türkiye’de ilgi görmüyor. Bazı şeyleri eksik yapıyoruz. Yunanistan’a bakın olimpiyat için harcadığı para başına bela oldu. Olimpiyat için yaptığı yatırımın yüzde 10’nu kullanabildi. İngiltere de olimpiyat yaptı ama kullanım oranı yüzde yüz.
BENİ DİNLEMEDİLER
Yetkililere bunları anlatmadınız mı?
Tabii ki anlattım. Burada çok güzel bir park var (Karaalioğlu Parkı) onun yanında da stadyum var. Ne olur burayı değerlendirelim çok güzel bir şey yapalım. Bunu yaparsanız şehre hizmet edersiniz dedim. Zaten mühim olan insanı bu şehre getirmek. Otellerimiz maalesef insanı şehirle buluşturmuyor. Turist otele geliyor, 15 gün kalıp geri dönüyor. Turisti şehirle yaşatmamız lazım.
Bu konuda yıllardır konuşuluyor. Ancak değişen bir şey yok…
Evet doğru söylüyorsunuz. Antalya Müzesi’ne bakın. Dünya’nın hiçbir yerinde olmayan bir müze. Ama ziyaretçi sayısı 70-80 bin. Yani mühim olan şey doğru pazarlama yapmak.
DOĞRU, DÜRÜST BİR KİTAPÇIĞIMIZ BİLE YOK
Geçtiğimiz günlerde Akra Barut Otel’de Antalya’yı tanıtan bir kitap buldum gözlerime inanamadım, mutlu oldum. Eksiklikleri otelcilerimize de söylüyor, 7 ay turistlere kum, güneş, deniz satıyorsunuz diyorum. Antalya’da dünyanın görmesi gereken bir servet var. Ama bunu anlatan doğru dürüst kitapçığımız bile yok. Buna görgüsüzlük mü, bilgisizlik mi diyeceğim bilmiyorum.
Son mesajınızı Antalya için alalım…
Bu kenti yönetenler birleşsin. Çok iyi bir valimiz var. Öyle ki kapmalarından korkuyorum. Antalya’yı ne olur dünya markası yapalım. Projelerin peşinde koşsunlar. Kaleiçi’ni doğru planlasınlar. Bu kent siyasete alet edilmesin. Kaleiçi yaşatılsın. Bu sokaklarda sanata yer verilsin. Türkiye’nin en iyi markaları burada olsun.
Bu 200 bin genç Atatürk’ün elinde kalsaydı
Atatürk iyi Fransızca bilen çok kitap okuyan bir lider. Aşağı yukarı 5 bin kitap okumuş. Galatasaray Lisesi müdürünü almış meclise koymuş, meclis başkanı yapmış. Çanakkale Harbi’nde, okuyan 200 bin evladımız yaşamını yitirmiş. Atatürk’ün elinde kalsaydı bu 200 bin kişi Türkiye çok daha çabuk büyürdü. 6-7 Eylül olaylarında da bilen, görgülü, sanatkâr, tecrübeli isimler kayboldu gitti.
Talya Oteli tekrar açacağız
Antalya’nın ilk 5 yıldızlı oteli olan Talya Oteli’nin sorunu çözüldü. Yakında tadilat çalışmalarına başlayacağız. Tekrar hizmete açacağız.
Türkiye’nin en büyük şansı Atatürk
Türkiye’nin en büyük şansı Atatürk ve devrimleridir. Düşünsenize kadınımıza İsviçre’den evvel bütün haklarını vermişiz.
Her turizmci 1 Dolar verse
Turizmciler kendi arasında bir fon oluştursa ve 1 Dolar toplasa yeter. Bu fonla her şeyi düşünen, planlayan bir büro açılsa. En basitinden Antalya’nın simgesi olmalı. Ve en kısa sürede markalaşma hadisesi halledilmeli.