POSTA Gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan’ın Türkiye’ye gelmeyen Turistin nereye gittiğini konu alan yazısını sizlerle paylaştık.
Arada tam 8 saat fark var. Üstelik biz kuzey yarım küredeyiz, Peru güney yarım kürede. Yani orada kıştı, burada aşırı sıcak bir yaz. Orada geceydi, burada gündüz. Orada en son dolaştığım yer, bir krater gölü olan Tikikaka, And Dağları’nın tepesi, 4300 metre yükseklikteydi.
İstanbul, deniz kenarı, sıfır yükseklik. Yani bütün bu farklar bünyeye fazla geliyor. Ama Peru ile dopdoluyken ilk karşılaştırmamı yazmak istiyorum. Çünkü o ülkenin güzelliklerinin dışında bizi de çok ilgilendiren bir konu: TURİZM!
Kutsal şehir MaçiPuçi’yi görmeye 4 bin avro veren turist, bin avro’ya Kapadokya’ya niye gelmiyor?
Neden Türkiye değil?
Malum Türkiye, yaralarını sarmaya çalışsa da geçen yıldan beri, turizmde müthiş bir kriz yaşıyor. Bir zamanlar en çok ziyaret edilen 5 büyük şehirden biri olan İstanbul’da yapılan bütün yatırımlar elde kaldı, oteller kapandı.
İstiklâl ve Bağdat caddelerinde birkaç Arap turist dışında Avrupalı yok. Akdeniz ve kıyı turizmini ayakta tutan Alman, Rus ve İngiliz turistlerin de yerinde yeller esiyor.
Ruslarla uçak krizinden, Almanlarla ağız dalaşından, İngilizlerle artık oraya gidilmez telaşından sonra kıyılarda, yazın en sıcak ayında yüzde 40 doluluk var ve fiyatlar yerlerde sürünüyor.
Peki bize gelmeyen turistler nereye gitti?
Avrupa’da İspanya’ya! İspanyollar ellerini mi uğuşturuyor?
Hayır!
Plajlarda şehirlerde “Turist go home!” yazılı pankartlarla eylem yapıyorlar! 300 bin nüfuslu şehirde 2 milyon turist ağırlarsa herkese gına gelebilir, turizmci dışında.
4 bin metre yükseklikteki 4 bin metre yükseklikteki TikiKaka Gölü’ndeki yüzen adalarda bile hediyelik eşya satılıyor.
Peru’da kültür turizmi
Beni asıl şaşırtan Peru oldu: yılın on iki ayı turist alan Peru’nun sadece kültür turizmi var. Hemen önündeki Pasifik Okyanusu, en fazla 17 dereceye kadar ısınıyor. Peru’nun turizm anahtarı, İnka ve Maya medeniyetlerinin kalıntıları ve And dağlarıyla Amazon ormarlarının muhteşem coğrafyası.
Bize oranla hayli geri kalmış bu şahane ülkenin yer altı zenginlikleri müthiş: Peru’da altın, gümüş ve bakır madenleri var. Ama Amazon Ormanları ve And Dağları’nın tepesindeki madenleri eşelemek yerine turizmden para kazanmaya çalışıyor, çünkü insanların hayatına değer veriyorlar. Turizm, madencilikten daha kolay.
Amerikalısı, Avrupalısı, uzaklık dinlemeyip Peru’ya gidiyor. İnka ve Maya medeniyetlerinin korunmuş tapınaklarını, şehirlerini, sanatını görüyor. Dağların tepesindeki MaçiPuçi Tapınağı’na gelen turist sayısı bir milyon! Alpaka yününden el örgüsü giysi ve hediyelik eşyalarını ucuz pahalı demeden kapışıyor. Üstelik Avrupalı bir turist için Peru’ya gidiş maliyeti, en az 4-5 bin avro. Ve Peru, yıllık turist sayısını arttırmak için uğraşıyor.
Tarım ve madencilik ülkesi olmaktan öteye, turizm ve gastronomisiyle öne çıkmaya çalışıyor. Çünkü turizmden gelen para, en tatlısı. İstihdam sağlar, döviz getirir, herkes kazanır. Peru’nun turizme verdiği öneme bakın, Türkiye’den bile gazeteci davet edip tanıtım yapıyor!
Bizi herkes biliyor
Bizim ülkemizin sahilleri İspanya’ya da beş basar. Otellerimiz, hizmet kalitemiz, hepsinden iyi. Mutfağımız, yemeklerimizin üstüne yok. Binlerce yıllık medeniyet fışkırıyor topraklarımızdan. Bir Ürgüp, Göreme nerede var?
Peru’da bizi gezdiren rehberimiz, “Türkiye’ye gelmek için can atıyorum, ama gitme, ya hapse atılırsın, ya ölürsün diyorlar” diye şikayet ediyor.
Türkiye’nin imajı yerlerde sürünüyor! Ve kimse insanlarının huzursuz, mutsuz, baskı altında olduğu yere gitmek istemiyor.
Türkiye’nin turizmden yeniden pay alması için turistik değerlerinin reklamını yapması gerekmiyor, onu herkes zaten biliyor.
Türkiye’nin artık huzura kavuşması, yöneticilerinin herkesle kavga eden kimliğinden vazgeçmesi gerekiyor. Buraya gelecek turist, patlayacak bombadan korkmuyor. Paris’te de bombalar patladı, Londra’da da. Herkes gitmeye devam ediyor.
Türkiye’yle ilgili bir tek iyi haber okumayan turist bu ülkeye içi gitse de nasıl gelsin?
