Selçuk Meral – İki Duvar Arasında
Selçuk Meral, iki duvar arasında başlıklı yazısında turizm sezonunu kaleme aldı.2018 sezonuna yaraşır, dopdolu bir GM ile huzurlarınızdayız, şimdiden ilgi ve keyifle okumanızı dilerim.Bildiğiniz gibi rekor kırabileceğimiz bir sezona girdik, son iki haftadaki dünya krizini görmezlikten gelirsek, sayısal veriler muhteşem bir sezon vaat ediyor.
Tabii böyle olunca da hepimiz yine hizmet yarışında buluyoruz kendimizi.Kimimiz renovasyonda, kimimiz eğitimde, kimimiz fuarlar yetmiyormuş gibi ülke ülke personel castinglerinde, her şey misafirlerimizin mutlu bir tatil deneyimi yaşamaları, bizlerin de rekabette geri kalmaması için.Otellerimiz ‘Misafirimizi nasıl acayip mutlu ederizin pençesinde.’ Olumsuz gibi algılanmasını istemiyorum aslında ‘pençesinde’ derken ama rekabetin zalim ve acımasız yönünü aktarma gayretindeyim. Çünkü can havliye mücadele eder gibi rekabet ediyoruz, hesapsız kitapsız sayılabilecek bir rekabet bu.
İşler kötü gittiğinde hesapsız bir fiyat rekabetindeyiz, işler iyi olduğunda da amansız bir hizmet yarışında.Ali yaptığında sen uçmalısın, Veli fiyatı indiğinde sen dibi görmelisin, Hasan dolduğunda sen taşmalısın, anlayışı bana doğru gelmiyor.
Ürün – fiyat dengesi içinde hareket edelim
Bu rekabet etmeyelim demek değil. İyi hizmet vermeyelim değil, sadece ürün fiyat dengesi içerisinde hareket edelim demek. Gözlük silici diye eleman istihdam eden ve bütçeleyen üst segment oteller var biliyorsunuz; ama bunu yapan üç yıldız bir tesis de mevcut, bana enteresan geliyor. İşin ilginci herkes yapınca sen de kendini bu delice yarışa katılmak mecburiyetinde hissediyorsun.
“Ne var bunda? Hizmet kalitesi yükseliyor işte” diyebilirsiniz; doğru ancak karşılığını alıp almadığınız tartışılır bir efor ve maliyet doğuyor, bunun akabinde yaratılan stres de çabası.
Halbuki herkes asli işini çok iyi yapsa, gözlük camını da silmesek, bu misafir gelmez mi Türkiye’ye? Yani demem o ki otel yıldız sayısına göre kendi hizmetini sunsa, kendi gözlük camlarını da misafir kendi temizlese kötü mü olur?
Her şey dahilin sınırı neresi? Kaç çeşit zeytin misafiri doyuruyor? Otel her şeyi mi sunmalı tatil süresince misafirine? Misafir iki duvar arasına hapis mi olmalı bu rekabetin sonucunda? Şehirlerimiz tatilci ile yaşamaya, yemek yemeye, eğlenmeye nasıl alışacak? Tatilci ne zaman o şehrin o beldenin turisti olacak?
Destinasyonu ne zaman, nasıl yöneteceğiz? Destinasyonu yönetmek, trafiğini, güvenliğini yönetmek ile bitiyor mu?
Nedir destinasyonu yönetmek?
Bunun cevabı iki duvar arasına sıkışmak olmasa gerek.