Paylaşalım Mı? Anlaşalım Mı?
Gm Dergi – Özel
Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Meslek Yüksekokulu Müdürü,Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İlban
yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Paylaşma, insanlık tarihi boyunca var olan eylemdir. Toplumsallaşmanın hız kazanması bireylerin sahip oldukları varlıkları paylaşmasını sağlamıştır. Çünkü doğada var olan kaynaklar kısıtlıdır ve insanlığın devam edebilmesi için bu kaynakların israf edilmeden kullanılması gerekmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte toplum üzerinde tüketme eğilimi artış göstermiştir. Bu durum gelecekte kaynak sıkıntısı çekilmemesi adına ihtiyaç fazlası olan varlıkların el değiştirmesini zorunluluğunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çerçevede bireyler kendileri için gerekli olmayan varlıkları takas veya satış yoluyla elden çıkarma gereği duyarlar. Sonuç olarak bireyler paylaşım olgusu üzerinden hem kazanç elde etmeye hem de gelecek nesiller adına kaynakları dengeli israf etmeden kullanmaya çalışmaktadırlar. Paylaşım ekonomisi tüm etkenlerden dolayı önem kazanmıştır. Paylaşım ekonomisi terim olarak sahibince seyrek gereksinim duyulan bir malın ya da hizmetin kullanılmadığı zamanlarda ihtiyacı olan başka bir tüketiciye pazarlama kanalları üzerinden belli bir ücret karşılığında verilmesidir. Paylaşım ekonomisi kavramı 2008 yılında yaşanan finansal krizle birlikte daha fazla önem kazanmıştır. Krizin sebeplerinden biri olan atıl (kullanılmayan) varlık bulundurma ekonomilerde durağanlık oluşturmuş ve piyasaların sönük kalmasına sebep olmuştur. Genel olarak günümüzde çevreye karşı duyarlılığın artması, sürdürebilirliğin sağlanması, israfın önlenmesi gibi nedenler paylaşım ekonomisinin ortaya çıkmasına ve önem kazanmasına etki eden faktörler olarak verilebilir.
Paylaşım ekonomisi turizm gibi ticari etkileşimin yoğun olduğu sektörler için son derece önemlidir. Paylaşım ekonomisine ilk örnek olarak “Airbnb” şirketi verilebilir. Airbnb şirketi 2008 yılında 3 genç tarafından gerçekleştirilen bir girişim olup, şirketin amacı evlerini ya da bir odayı belli bir ücret karşılığında paylaşıma açmaktır. Türkiye’de Airbnb gibi faaliyet gösteren bir girişim HemenKiralık’tır. Tabi Avrupa’da insanların fayda görmesi amacıyla ortaya çıkan bu faaliyetler Türkiye’de bireylerin çıkarlarını düşünmeleri sonucu çıkar amaçlı kullanılmaya başlanmış ve bu durumunda kayıt dışı ekonomi olarak karşımıza çıkmıştır. Ayrıca her yıl milyonlarca insanın farklı bölgelere dinlenme, gezi, eğlence, macera gibi çeşitli sebeplerden seyahat etmeleri turizm sektöründe paylaşma ekonomisini önemli kılmaktadır. Fakat paylaşım ekonomisinin turizm sektöründe hızla artması geçici ve standart dışı işlerin çoğalmasına ve devlet düzenlemelerinden ve ücret politikalarından kaçınmaya olanak tanıması gibi bazı olumsuzluklara sebep olmaktadır. Bunun sonucunda “kayıt dışı ekonomi” denilen kayda geçmeyen ve denetlenemeyen faaliyetler ortaya çıkmıştır. Gerek turizm sektörü gerekse Türkiye’nin yüksek gelir sağladığı sektörlerde paylaşım ekonomisinin dışına çıkılarak, kayıt dış ekonominin ortaya çıkmasında devletin denetimlerinin yeterli ya da yetersiz olmaması mı etkilidir yoksa paylaşamayıp, anlaşamayanların mı?
Vergi oranlarının yüksek oluşu, vergi ile ilgili mevzuatın karışık oluşu, ekonomik düzenlemelerin katı oluşu, enflasyonun varlığı, gelir dağılımdaki adaletsizlik siyasal ve idari nedenler gibi birçok faktörün kayıt dışı ekonominin ortaya çıkmasına neden olduğunu söyleyebiliriz. Kayıt dışı ekonomi özellikle konaklama sektöründe haksız kazançların oluşmasına neden olmuştur. Türkiye’ye gelen turistlerin sayısının artması ve otel fiyatlarının yerli turistlere göre pahalı olması piyasada kayıt dışı konaklamayı arttırmıştır. Ülkemizde turizm potansiyeli yüksek olan bölgelerde belgesiz ve denetimsiz konaklama işletmesi sayısı artmış; evler günlük ve haftalık kiralanmaya başlamıştır. Bu tür yerlerde haksız kazanç ve güvenlik zafiyeti oluşmaktadır. Kayıt dışı ekonominin konaklama sektörüne verdiği zararı verilerle açıklayalım. 2017 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’ye gelen turistlerin 9.774.438 turist ya akraba ve arkadaş ziyareti ya da kayıt dışı konaklama gerçekleştirmiştir. Bu turistlerin yarısının akraba ya da arkadaşlarında konaklama gerçekleştirdiği düşünülürse, diğer yarısının kayıt dışı konaklama gerçekleştirdiğini söylemek mümkündür. TÜİK verilerine göre 2017 yılında ortalama turistlerin yaptığı kişi başı harcama 681$’dır. Turistlerin 4.887.219’unun kayıt dışı konaklama gerçekleştirdiğini düşünürsek konaklama sektörüne ortalama zararının 4.887.219*687=3.357.519.453$ olduğu söylenebilir. 2017 yılı ortalama dolar kuru $=3,65 TL olarak gerçekleşmektedir. Oluşan zararı TL cinsine çevirdiğimizde ise zararın ortalama (3.357.519.453*3,65) 12.254 milyar TL olduğunu söyleyebiliriz. Aynı hesabı 2018 yılı için gerçekleştirdiğimizde ise ortalama 4.634.406 turistin kayıt dışı konaklama gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. 2018 yılı kişi başı harcama ise 647$’dır. Ortalama zarar ise (4.634.406*647) 2.998.460.682 $ olarak hesaplanmaktadır. 2018 yılı kur hesabına göre zararın TL cinsi ise (2.998.460.682*4.81) 14.422 milyar TL olarak hesaplanmaktadır. Görüldüğü üzere sadece 1 yılda kayıt dışı konaklamada ortalama % 17 oranında bir artış eğilimi göstere bir zarardan bahsedilmesi mümkündür. Başka bir bakış açısıyla 2017 yılında yabancıların satın aldığı konut sayısı 22.234, 2018 yılında alınan konut sayısı ise 39,663’tür. TÜİK verilerine göre ortalama hane halkı büyüklüğü 3,4 olarak belirtilmiştir. 2017 yılı için bir hesaplama yapacak olursak, (22.234*3,4) 75.595,5 kişi kendi evinde konaklama yapmaktadır. Bu durumun konaklama sektörüne yarattığı ortalama zarar ise (75.595,5*681) 51,5 milyon $ olmaktadır. Bu tutarın TL cinsinden değeri ise (51.5*3,65) 188 milyon TL’dir. 2018 yılı için aynı hesaplama yapıldığında (39.663*3,4) 134.854,2 kişi kendi evinde konaklama yapmaktadır. Bunun konaklama sektörüne ortalama zararı (134.854,2*647) 87 milyon $ olarak hesaplanmaktadır. Bu tutarın TL değeri ise (87.250.667*4,81) 419 milyon TL’dir. TÜİK yaptığı bir açıklamada 2013 yılından 2017 yılana kadar yabancılara konut satışında % 82 gibi ciddi bir şekilde artış olduğu belirtilmiştir. 2013-2018 yılları arasında yabancılara toplamda 134,056 konut satışı gerçekleştirilmiştir. Bu durumun ülke ekonominse verdiği zararı hesaplayacak olursak, 134,056 *3,4=455,790 turistin satın aldıkları evlerde konaklama gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ülke ekonomisine ve sektöre verdiği zarar ise, (455,790*647) yaklaşık 295 milyon dolar’dır. Bunu Türk Lirası cinsine çevirdiğimizde ise (295*3,4) yaklaşık 1 milyar TL’dir. Açıkça görülmektedir ki ülkede her geçen yıl konut sahibi olan yabancı sayısında bir artış vardır. Konut sahibi olan turistlerin bir konaklama işletmesinde gecelemesi sonucunda ülkeye sağlayacağı girdinin küçümsenmeyecek derecede olduğu görülmektedir. Peki sizce bu miktarlar önemsenmeyecek kadar küçük mü? Ya da ülke ekonomisinin darbe aldığı bu dönemlerde turizm gibi ekonomiye büyük girdi sağlayan sektörlerden elde edebileceğimiz gelirlere dikkat etmemek gibi bir lüksümüz var mı?
Tabi ki sadece kayıt dışı ekonominin turizm açısından konaklama sektörüne zarar verdiği düşünülmemelidir. Paylaşım ekonomisine örnek olarak verilebilecek olan blablacar ve uber ulaştırma sistemleri mevcuttur. Bu sistemler ile aynı yöne seyahat eden kişileri belirli ücret karşılığında seyahat edilmesine olanak sağlamaktadır ve daha ucuzdur. Başlangıçta insanların faydalanması için ortaya çıkan sistemler, ülkemizde çıkar amaçlı kullanılmaya başlanmış ve devletten vergi kaçırarak yolcu taşıma ağı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla ulaştırma kayıt dışı ekonominin ortaya çıktığı başka bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Taksi ulaştırma sistemlerine getirilen uygulamalar bu ulaştırma sistemlerine de getirilemez mi? Burada ortaya çıkan başka bir soru düzenlemeler mi getirilmiyor, denetlemeler mi yapılmıyor? Ya da tüm bunlar yapılırken, biz millet olarak mı uygulamıyoruz? Tüm bu soruları sordurmanın altında yatan sebepleri belirlemek bu gün kayıt dışı ekonominin, ülke genelinde azalmasına ve anlaşıp, paylaşarak, günümüz paylaşım ekonomisi kavramının ülkemizde uygulanabilirliğinin artmasına sebep olacaktır. Bununla birlikte bu durum ülke ekonomisinin canlanması noktasında üzerinde durulması gereken önemli bir husustur.
Tüm bunlara ilaveten kayıt dışı istihdam da son zamanlarda artan bir eğilim göstermektedir. Gerek çalışanlar gerekse işverenler kendi çıkarları doğrultusunda çalışma durumunu sosyal güvenlik kurumuna bildirmemektedir. Bu sayede işveren devlete işçi çalıştırmakla yükümlü olduğu sigorta primini ödememektedir. Turizm sektörü emek yoğun bir sektör olmasından dolayı istihdama çok büyük katkı sağlayan sektörlerin başında gelmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre 2015 yılı konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyeti alanlarında kayıt dışı istihdam oranları (% 24,55) önceki yıllara göre azalma eğilimi gösterirken, 2016 yılında bu oran % 31,61 ve 2017 yılında ise % 30,97 olmuştur222354. Bu artışın nedeni olarak ülkede yaşanan olumsuzluklar, komşu ülkeler ile siyasasal anlaşmazlıklar vb. gösterilebilir. İstihdama önemli bir katkı sağlamasından dolayı özellikle kayıt dışı istihdam konusunda da turizm sektöründe ciddi yaptırımlara ihtiyaç olduğu aşikardır.
Turizm sektöründeki kayıt dışı ekonomi nasıl engellenebilir? Örneğin; günümüz Ortadoğu piyasasının daha geniş daireler, villalar tercih ettikleri ve bu tercihlerini ikincil konut üzerinden sağladıkları bilinen bir gerçektir. Peki, konaklama işletmelerinin fiziksel planlamalarında bu ürünlere yer vermeden gerçekleşen yatırımlarının, kayıt dışı ekonominin varlığına sebep olduğu bilinmiyor mu? Başka bir deyişle hedef pazarın beklentileri anlaşılmadan hangi ürünü neden pazarlamaya çalışıyoruz? Bu ürünleri pazarlarken bizlerde kayıt dışı ekonominin oluşmasına sebep olmuyor muyuz? Bu noktada işletme sahipleri ya da yöneticilerinin hedef pazara yönelik ürün üretmeleri ve bu ürünün varlığını acentelerle paylaşarak kayıt dışı ekonominin önüne geçmeleri gerekmektedir.
Paylaşım ekonomisinin ülkemizin turizm sektöründe uygulanabilirliği adına nasıl projeler geliştirilebilir? Paylaşım ekonomisinin uygulanabilirliği için aynı zamanda teknolojik gelişim seviyesinin de yeterli olması gerekir. Ülkemizin bu gün yapılabilecek bir akıllı telefon uygulamasını hayata geçirebilecek teknolojik yeterliliğinin olduğunu düşündüğümüzde, turizm sektörü için güvenlik protokollerinin de yer aldığı ikincil konutların turistlere pazarlanması noktasında tasarlanan bir konaklama uygulaması (paylaşalım mı? Anlaşalım mı? Uygulaması olabilir) ikincil konut sahiplerini bu uygulamayı tercih etmeye yönlendirmeyecek midir? Devletimizin bu gün yaptırdığı kamu kurum ve kuruluşları için olan ihalelerde ihale sahiplerine verilen müşteri ve ödeme garantileri bu uygulamalar aracılığıyla ikincil konut sahiplerine, verilebilir mi? Aynı uygulama ulaşım sektörü için yapılamaz mı? İşletmelerin çalıştıracağı personel, ülkemizde İŞ-KUR’un yanı sıra yeni yapılacak uygulamalar ile desteklenip garanti altına alınırsa, işletmeler kayıt dışı personel çalıştırmaya devam eder mi? Tüm bu soru ve önerileri dikkate almadan önce karar vermemiz gereken şey ise anlaşalım mı? yoksa ülke ekonomisine darbe vurulan bu günlerde bizde buna ortak olan kişiler olarak bu zararı paylaşalım mı?