Kongrede Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Emekli Büyükelçi Ömer Önhon, “Türkiye’nin Dünyadaki Algısı ve Yönetimi” adlı bir sunum gerçekleştirdi.
Önhon’un konuşmasından konu başlıkları şu şekilde:
Ülkemizi ziyaret eden turist sayısı 56 milyona dayanmış, turizm gelirimiz çok artmış, turizm altyapımız çok gelişmiş. Turizm tesislerimiz yeni ve gayet iyi, hizmet kalitesi de öyle. Kültür varlıklarımız çok daha fazla gün yüzüne çıkmaya başlamış. Yabancıların da çok dikkatini çeken muazzam gelişmeler bizi çok mutlu ediyor ama öbür taraftan herhalde turizm alanında bize rakip olan ülkeleri çok mutlu etmiyordur. Türkiye’nin turizm alanındaki başarı grafiğinin önümüzdeki dönemde yükselmeye devam edeceği konusunda hiç kuşku yok.
Turizm boşlukta, kendi başına yönünü tayin eden bir sektör değildir. Turizmi havada tek başına asılı, iç ve dış siyasi konjonktürden bağımsız olarak düşünmemiz pek mümkün değildir. Bugün jeopolitik riskler ve belirsizlikler tüm dünyayı her alanda etkilemeye devam ediyor. Öbür taraftan pandemiler, doğal afetler derken her ülke gibi Türkiye’de böyle bir ortamdan ziyadesiyle etkileniyor.
Türkiye coğrafi olarak dünyanın en stratejik ve hassas noktalarından birinde yer alıyor. İkincisi, Türkiye’nin insanlık tarihinde ve dünya tarihinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Türkiye’ye baktığınız zaman doğu, batı ve güney, kuzey ekseninde enerji kaynaklarının, ticaret mallarının nakledildiği geçiş güzergahları üzerindeyiz. Savaşların, çatışmaların, krizlerin hemen yanı başımızda olması bile tek başına bir ülkenin başa çıkması gereken çok ciddi bir konudur. Öbür taraftan yıllardır mücadele ettiğimiz ve enerjimizi, insan kaynaklarımızı tüketen terörizm belası var.
“RUSYA İLE İLİŞKİLERİMİZ ELEŞTİRİLİYOR”
Türkiye konumunun ve tarihinin gereği her cepheye penceresi olan bir eve benzetilebilir diye düşünüyorum. Batı dünyasının bir parçasıyız. NATO’nun üyesiyiz, Avrupa Birliği’ne aday ülkeyiz. Rusya’yla da nükleer santral inşaatından turizme, enerji tedarikinden Suriye krizine kadar birçok konuda irtibatımız ve iş birliğimiz var. Rusya ile bu şekilde bir iş birliğini yöneten Türkiye’nin bu politikasını eleştirenler dahi var.
Ülkemize gelen turistlerin yarısı yine bu batı dünyası dediğimiz bölgeden geliyor. Fakat maalesef Batı ile siyasi alanda bir takım sorunlarımız var. Mesela Türkiye 1999 yılından bu yana aday ülke statüsü taşımasına rağmen Avrupa Birliği’ne üyeliğini hala gerçekleştirememiş. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin ortak değerler olarak adlandırılan bazı alanlardaki uygulamalarıyla ilgili kaygıları ve eleştirileri bulunmaktadır.
Önümüzdeki dönemde, kazan kazan anlayışı temelinde, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı bir mecraya gitmesi her iki taraf için de çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde ikinci Trump döneminin ne getireceğini herkes gibi bizler de çok merak ediyoruz.
“POTANSİYET TURİSTİN TÜRKİYE ALGISI ÖNEMLİ”
Türkiye görünürlüğü çok yüksek olan bir ülke. Türkiye’nin atılımları, her alanda kaydettiği mesafeler, dünyada da görülüyor ve takdir ediliyor. Yabancılarla bu kadar temas halinde olduğunuz için sizler bunu çok iyi bilirsiniz. Tarihi, kültürel ve doğal zenginlikler, gastronomi ne kadar cazip olursa olsun yabancı misafirlerin ziyaret edecekleri ülkeyi seçimlerinde, ülkelerin içteki ve dıştaki durumları, politikaları, uygulamaları hakkındaki algılarda çok belirleyici oluyor. Ben Dışişleri Bakanlığı’ndaki görev dönemimde hem de şimdi yaptığım işler vesilesiyle yabancılarla olan temaslarda onların Türkiye’yle olan düşüncelerini öğrenmeye çalıştım. Bizim kendimizi nasıl gördüğümüz çok önemli ama yabancıların bizi nasıl gördüğü bence bu bağlamda çok daha önemli. Yabancılar çoğu zaman iç ve dış gelişmeler, pahalılık, asayiş, emniyet, trafik kurallarına uyulup uyulmaması, temizlik, yabancılara nasıl davranıldığı falan gibi bir turistin günlük hayatını etkileyen konularda fikir beyan ediyorlar. Algının bazı hallerde düzeltilmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin fırtınalı sularda güvenli bir şekilde seyrinin sağlanmasında, doğru kriz yönetimi ve algı yönetimi gerçekten yaşamsal bir önem taşımaktadır.