Antik çağlara kadar uzanan geçmişi ve mimari dokusunun yanı sıra renkli festivalleri, rüzgarın dans ettiği sokakları ve sörf yapılacak eşsiz plajları ile 1990’lı yıllardan bu yana giderek artan bir popülerliğe sahip olan Alaçatı, günümüzde tam bir cazibe merkezi haline geldi.
Alaçatı denildiğinde akla ilk gelen şeyler arasında, sörf, rüzgar, taş evler, değirmenler, dar sokaklar, gastronomi, damla sakızlı dondurma ve müthiş bir eğlence dünyası geliyor olsa da aslında bu şirin belde hakkında bilinmeyen pek çok ayrıntı bulunuyor. Türkiye’nin dört bir yanından Alaçatı‘yı görmeye gelenlere, bu muhteşem turizm destinasyonuyla ilgili az bilinen detayları hatırlatacak olan liste Alaçatı’ya farklı gözle bakmanızı sağlayacak.
Alaçatı’nın, her geçen gün daha da renklenen sokaklarını gezerken, bölgenin kültürü ve geçmişini bilerek adım atmanın yarattığı hazzı hissetmek, bu etkileyici ve büyüleyici yerleşim yerinin bilinmeyen gizemli taraflarını keşfederek yaşamak, bilinmeyen yönlerini öğrenmek Alaçatı keyfine bir başka keyif katıyor kuşkusuz.
İşte Ege’nin en sevilen incisi Alaçatı’nın bilinmeyen bazı özellikleri şu şekilde;
1-)Türkiye’deki ilk rüzgar enerjisi santrali, 1998’de Alaçatı’nın Germiyan Köyü’nde kurularak, elektrik üretmeye başladı.
2-)Alaçatı, tarihi yerleşim dokusunun bozulmaması için 2006’da kentsel sit alanı ilan edilerek, koruma altına alındı.
3-)Alaçatı’da mimari güzellikleri ile görenleri kendine hayran bırakan tarihi taş evler, 1850-1890 yılları arasında inşa edildi.
4-)Alaçatı’nın Arnavut kaldırımlı sokakları ve ünlü taş evleri, sıcaktan kurtulmak için kuzey-güney yönünde güneşi az, rüzgarı ise bol alacak şekilde düzenlenmiş.
5-)Mübadele yüzünden Alaçatı’dan ayrılan Rumlardan sonra buraya Kavala, Selanik, İstanköy ve Girit’ten gelen Türkler ile Arnavut ve Boşnak göçmenler yerleşti.
6-)1850’lere kadar liman kıyısında kurulu bir kasaba olan Alaçatı, büyük bir sıtma salgını nedeniyle denizden birkaç kilometre içeriye taşındı.
7-)Alaçatı (Alatsata) Limanı’nda bulunan üzüm işleme ve şarap fabrikasında üretilen şaraplar, dünyanın dört bir yanındaki ülkelere gönderiliyordu.
😎 Alaçatı’nın Osmanlı zamanında Alacaat Aşireti’nin yaşadığı bir yaya-müsellem yani piyade ve süvari köyü olduğu biliniyor.
9-)Antik dönemden bu yana yerleşim olan bu bölge için Agrillia, Alatsata, Alacaat ve en son olarak da Alaçatı ismi kullanılmış.
10-)Hacı Memiş Ağa Mahallesi’ne adını veren Hacı Memiş, bataklıkları kurutup, yerleşimi yeniden kurarak, Alaçatı’ya bugünkü tarihi dokusunu kazandırmış.
Son yıllarda yapılan yeni yollar, açılan yeni köprü ve otobanlar ile İzmir-Alaçatı’nın İstanbul, Ankara, Denizli, Aydın, Antalya vb çevre illere olan bağlantısı gittikçe yakınlaştı ve İstanbul İzmir Otobanına ulaşım artık 3,5 saate düştü ve bu altyapı yatırımların gelişmesi bu tarz trendy tatil beldelerine olan ulaşımı kolaylaştırıyor ve talebin artmasında çok ciddi katkılar sağlıyor.
Günümüzde gittikçe çıkmaza giren sorunlarla boğuşan turizm geleceği artık kitle turizminin dışında bu tarz küçük ölçekli kişiye özel, insana kendisini özel hissettiren butik turizm beldelerinde ve butik tarz turizm işletmelerinde olacaktır kanısındayım.
Gittikçe kalabalıklaşan kentler, zorlaşan ekonomik ve toplumsal koşullar, insanların birbirlerinden gittikçe uzaklaşmaları, yoğunlaşan stresli yaşam ile birlikte bu hızlı yaşam akışı insanların artık ruhlarını yormakta ve insanlar artık ilk fırsatta kalabalıktan uzak kendilerini özel hissedecekleri sakin yerlere gitme ihtiyacı hissetmekteler.
Büyük kentlerde hafta sonları insanların kır bahçe benzeri doğal ortamlardaki açık alan kahvaltı alanlarına olan yoğun ilgileri de bu kentten doğaya kaçışa en güzel örneklerden birisidir.
1500 kişilik fabrikasyon restoranları olan her şey dahil büyük ölçekli oteller yerini yakın gelecekte 100 odayı geçmeyen ideali maksimum 50 odalı küçük butik oteller alacaktır kanısındayım.
Alaçatı’ da en çarpıcı gözlemlerim arasında arz ve talep arasında çok doğru ve kaliteden asla taviz verilmeyen bir denge kurulması, ayrıca turizm sezonunu yıl genelinde yayma anlamında nisan ayı başında başlayan Türkiye çapında çok ciddi ses getiren geleneksel Ot Festivali ile başlayan ve yıl boyunca devam eden ekim sonuna kadar süren farklı etkinlikler ve festivaller ile beldeye müthiş bir ilgi ve talep yaratılmaktadır. 2016-2017 kış döneminde de hemen hemen her ay düzenlenen Balıkçılık Festivali, Sanat ve Müzik Festivali, Aşk Festivali, Bisiklet Festivali v.b. birçok yeni organizasyonlar ve festivaller ile ölü dönemlerde de ilave bir turizm talebi yaratılmakta olduğunu gözlemlemekteyim.
Ülkemizde turizmde artık ciddi bir yeni yapılanma süreci kaçınılmaz. ‘’Büyük Balık küçük Balığı yutar’’ diye bilinen bir halk deyişi vardır, kanımca büyük ölçekli kitle turizminin yapılmakta olduğu turizm bölgelerinin, ülkemizdeki küçük ölçekli butik Turizm bölgelerinde örnek alabilecekleri bir çok doğrular olduğu kanısındayım.
Umut, barış, sevgi ve kardeşlik turizmin lokomotif tetikleyicisidir. Umut, barış, sevgi ve kardeşliğin eksik olmadığı güzel bir sezon dileklerimle.