herşey 1 yıl önce 27 Mayıs 2013 gecesi saat 23.47’de Twitter’dan atılan “Kepçeler ve dozerler Gezi Parkı’nı yıkmak üzere Divan Oteli tarafından girmeye çalışıyor.
Herkesi yıkıma karşı durmaya bekliyoruz” mesajı ile başladı… Aylarca süren olaylarda 2’si polis, 9 kişi hayatını kaybetti, Türk Tabipleri Birliği’nin kayıtlarına göre 8 binin üzerinde kişi yaralandı. Ancak Gezi Parkı için mücadele yaklaşık 3 yıl önce başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2011’in eylül ayında oybirliği ile Taksim Yayalaştırma Projesi’ni kabul etti. Bu plan, 4 Ocak 2012’de Anıtlar Kurulu tarafından onaylandı. Proje kapsamında yeniden inşa edilecek Topçu Kışlası’nın yaklaşık 28 bin 900 metrekarelik bir inşaat alanına sahip olacağı açıklandı. Mevcut parkın yerine bir bina inşa edilecek olması, birçok sivil toplum örgütünün tepkisine neden oldu. Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası, Gezi Parkı’nın tescillenmesi için 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvurdu. 2012’nin haziran ayında Başbakan Tayyip Erdoğan, Topçu Kışlası’nın aslına uygun olarak yeniden inşa edileceğini açıkladı. Gezi Parkı’nın yok olmasına karşı ilk protestolar da bu açıklamayla başladı. 4 Ekim 2012’de parkın meydana ve Cumhuriyet Caddesi’ne bakan kısımlarında yer alan dükkân sahiplerine sözleşmelerinin yenilenmeyeceği tebliğ edildi. Taksim Dayanışması, Mart 2013’te parkın yıkımına karşı imza kampanyası düzenledi. Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği tarafından protesto amaçlı 1’inci Taksim Gezi Parkı Festivali düzenlendi.
SOSYAL MEDYA PATLAMASI
Olaylar ise 27 Mayıs 2013’te patlak verdi. Gece yarısı iş makinelerinin parka girmesinin ardından aylardır parkta nöbet tutan Taksim Platformu üyeleri, sosyal medyadan herkesi desteğe çağırdı. Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı yıkıldı. Aynı zamanda 5 ağaç da yerinden söküldü. Destek çağrısı kısa sürede yangın gibi yayıldı. #DirenGezi, #Occupygezi başlıklarıyla sosyal medyada bir patlama yaşandı. Gezi Parkı’na koşanlar, ağaçların sökülmemesi için iş makinelerine karşı nöbet tutmaya başladı. Polisin müdahalesi ise 30 Mayıs sabaha karşı, direnişçiler çadırlarında uyurken geldi. Şafak vakti biber gazı sıkan çevik kuvvet, parkta kalanları uzaklaştırdı. Çadırlar sivil kıyafetli kişiler tarafından yakıldı. Sonradan bu kişilerin zabıta olduğu açıklandı.
Bu görüntüler direnişin daha da yayılmasına neden oldu. 1 Haziran’da polis ekipleri Taksim Meydanı’ndan çekilirken protestocular Gezi Parkı’nda kamp kurdu. Kampta gönüllülerin çalıştığı kütüphane, revir, mutfak gibi tesisler hizmet vermeye başladı. Bu sırada onarım halindeki AKM’ye çok sayıda parkart asıldı. 11 Haziran’da Vali Hüseyin Avni Mutlu, AKM’deki ve Taksim Atatürk Anıtı’ndaki pankartları indirmek üzere polislerin meydana gireceğini, parka müdahale olmayacağını Twitter’dan duyurdu. Ancak polisler gözyaşı fişekleri atarak Taksim’e girip her tarafı savaş alanına çevirdi. Buna rağmen Taksim Platformu direnişe devam kararı alıp, parktan çıkmayacağını duyurdu. Ta ki 15 Haziran akşamına, Başbakan Erdoğan’ın 16 Haziran’da İstanbul’da yapılacak mitingiyle ilgili açıklaması sırasında, “Siz boşaltmazsanız, boşaltırlar” sözlerine kadar…
150 BİN GAZ BOMBASI
Aynı gece tüm gücüyle Taksim’e giren polis, direnişi kırdı. Park tamamen boşaltıldı. Gezi Parkı’na yerleşen polis, kimsenin girişine izin vermezken birkaç gün sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi, çadırların söküldüğü yerlere ağaç ve çiçek dikti. 15 günde 150 bin gaz bombası atıldığı, tonlarca su sıkıldığı, OC Gas, CS Gas ve CR Gas olmak üzere 3 çeşit gaz sıkıldığı belirtilirken göz gibi hassas organlarda kalıcı hasarlar verebilen FN-303 adlı silahtan göstericileri boyamak için ‘bizmut’ içeren kapsüller atıldığı iddiaları ortaya atıldı. DHA’nın çektiği bir görüntüde tazyikli su sıkan TOMA’ların su deposuna biber gazı bidonlarının boşaltıldığı görüldü.
PENGUEN VE ÇAPULCU
Erdoğan’ın bir konuşmasında “Bunlar çapulcu” demesinin ardından protestocular kendilerini ‘çapulcu’ diye adlandırırken, bazı medya kuruluşlarının gösteri ile ilgili haberleri yayınlamamasına tepki gösterildi. Gezi’de kıyamet koparken bir haber kanalında ‘Penguen belgeseli’ yayınlanması karikatürlere konu oldu. Türkiye genelindeki protestolara evlerinden destek vermek isteyenler, tencere-tava çaldı. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say da sahne aldığı konserde tencere çalarak eyleme katıldı. Tiyatro sanatçısı Erdem Gündüz’ün Taksim’de 17 Haziran günü Gezi Parkı’na müdahalesini protesto etmek için başlattığı eylem ise dünya çapında ilgi gördü. Taksim Meydanı’nın ortasında yüzünü AKM’ye dönerek ‘duran’ Gündüz’ün bu protestosu kısa sürede sosyal medyada da destek buldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Erdem Gündüz’ün yanına gelen polisler ne yapacaklarını, nasıl müdahale edeceklerini bilemedi. Gündüz bir süre sonra Taksim’den ayrılırken ortaya koyduğu performans büyük ilgi ve destek gördü.
HAYATINI KAYBEDENLER
Gezi Parkı’nda başlayıp yurt geneline yayılan olaylarda Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Mehmet İstif, 14 yaşındaki Berkin Elvan hayatını kaybetti. Olaylara müdahale eden komiser Mustafa Sarı, polis memuru Ahmet Küçüktağ da can verdi.
Merdivenlere her gün karanfil
TAKSİM Platformu, Gezi eylemlerinin yıldönümünde Gezi Parkı’nın merdivenlerine bugünden başlamak üzere 15 Haziran’a kadar birer kırmızı karanfil bırakma kararı aldı. Platformdan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Gezi Parkı’ndaki imar planları sonrası halk parka sahip çıktı. Sonunda İstanbul halkı, şehri bir oyuncak gibi algılayan bu otoriter yönetim anlayışına yasal haklarını kullanarak karşı durdu. Yönetim halktan korktuğu için şiddeti sürdürdü. Çok büyük bedeller ödendi ve çok can kaybedildi. Halkın haklı beklentilerine rağmen meydanın soğuk beton zeminli bir çöle dönüştürülmesi ve AKM’nin polis karargâhı haline getirilmesi önlenemedi. Bugün, polis güçlerince engellemediği sürece, çocuklar, yaşlılar, gençlerle, dünyanın gözünün üstünde olduğu bir park var Taksim’de. ‘Gezi hepimizin’ oldu.” HÜRRİYET