Antalya Konyaaltı Sahili İçin Uyarı!
Antalya Boğaçayı’nda son dönemde meydana gelen yosunlaşma, görüntü kirliliği oluşturdu.
Projede yıllık 34 santimetre rüsubat öngörülürken, 6 ayda deredeki rüsubat birikintisi 150 santimetreyi aştı. Taşkın riskinin yanı sıra Konyaaltı Sahili’nin bir bölümünün çekilme (kıyı erozyonu) sonucu yok olma riski meydana geldi.
Kent gündeminden düşmeyen proje ışıklandırma ve peyzaj düzenlemesindeki güzelliğiyle dikkat çekti. Yaz mevsimiyle yosunlaşma meydana geldi ve Boğaçayı’nda tartışmalar yeniden hızlandı. Büyükşehir Belediyesi, Boğaçayı’nı saran sucul bitkilere karşı taraklama makinesiyle temizlik çalışması başlattı. Makine ile suyun 1,5 metre altına kadar inilerek yosunlar kesilmeye başlandı.
60 Yılda 5 Büyük Taşkın
Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Başdanışmanı ve Teknik İşler Sözcücü Dr. Cem Oğuz, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
“Boğaçayı Antalya’nın önemli bir su kaynağı. Geçmiş dönemde çaydan inşaatta kullanılmak amacıyla kum ve çakıl alındı. Kaçak alımlar nedeniyle çayın eni ve derinliği bozulmuş. Bu nedenle 1960, 1994, 2003, 2009, 2015’te taşkınlar meydana geldi. Bu nedenle dikkatli olunması gerekiyor. Suyun denizle buluşması lazım. Buraya müdahale edildiği zaman taşkın riski artıyor” dedi.
Çay, Yazın Gölete Dönüştü
Cem Oğuz, Boğaçayı için 2014 ve 2015 yılında 2 ayrı proje tasarlandığını, ancak mühendislik açısından mümkün olmadığından iki projenin de iptal edildiğini belirtti. Oğuz, 2017 yılında üçüncü projenin hayata geçirilmesinin amaçlandığını, denizin 750 metre içeri alınmasının planlandığını dile getirdi. Üç kademeli 12 metre derinliğe giden kazıklar çakıldı. İki tarafında 3 kademeli kanal oluşturuldu. Fakat denizin içeriye alınmasından son anda vazgeçildi. Burada bir gölet oluşturuldu. İlk yapıldığında herkesin takdirini kazandı. Ama mühendislik açısından bakıldığında taşkın, kıyı erozyonu ve suların tuzlanması konusunda bir çözüm getirilemedi, dedi.
34 Santim Beklenirken 170 Santim Rüsubat Oluştu
Oğuz, “Gölet beslenemeyeceği için durgun bir suya döndü. Sonuçta lagünleşme oluştu. Bu beklenen bir şeydi ve sucul bitkiler meydana geldi. Bu bitkiler suyun oksijen dengesini de bozdu. Bitkiler bir müddet sonra çürüyerek dibe çökecek ve çamur meydana gelecek. Başta koku olmak üzere sinekleşme artış gösterecek. Burası 2,5 metre kazıldı. Yukarıdan gelen rüsubat da bu boşluğu dolduracak. Projede göletin rüsubat dolumu yılda 34 santimetre öngörülmüş. Ancak 6 aylık dönemde 170 santimetreye varan rüsubat oluşmuş. Bu öngörülmeyen bir durum” dedi.
Sahili Kaybetme Riski
Oğuz, taşkın açısından risk oluştuğunu, rüsubat denizle buluşamadığı için dalgaların kıyıyı aşındırarak kıyı gerilemesine neden olduğunu söyledi. Ve kumsalı kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını belirtti. Bu riski ortadan kaldırmak için bir bilim kurulu oluşturduklarını belirtti. Sucul bitkileri kısa vadede kesmeye başladıklarını anlatan Oğuz, şöyle devam etti;
“Bitkiyi dipten aldığımız zaman çamur deryası oluşuyor. Bu işlemi şimdi yaparsak sezonda deniz kirlenecek. Köklemek yerine belli bir mesafede kesmeyi seçtik. Bitkilerin oluşmaması için biyolojik ya da kimyasal bir mücadele lazım. İnsanların denize girdiği bir yerde kimyasal çözüm doğru değil. Biyolojik mücadele yapılması gerekiyor. Bu canlıları yok eden bakterileri suya bırakmak gerekiyor. Ama bu da ciddi bir maliyet. Suyun içindeki oksijeni dengelemek için bir fıskiye sistemi oluşturmalı. Bu da ayrı bir maliyet. Kıyıyı kaybetmemek adına biriken rüsubatı kamyonlarla buradan taşıyarak kıyıya boşaltmamız lazım. Bunların hepsi de çok ciddi bir maliyet” ifadelerini kullandı.
Mahmuzlu Çözüm Önerisi
Oğuz, ‘Konyaaltı Sahili’ni korumamız gerekiyor. Rüsubatı getirip boşaltmamız da yetmiyor. Bir takım önlemler almamız gerekiyor. Karadeniz kıyılarında yapılmış deniz üzerine mahmuzlar yerleştirmeliyiz. Çirkin bir görüntü oluşturacak ama kıyıyı korumak adına da yapmalıyız. Doğal yapıyı bozacağımız için turizm zarar görecek. Her açıdan olumsuzluklarla dolu bir proje dedi.
Tercihimizi Yapmalıyız
Oğuz, sözlerine şöyle devam etti:
“Ya bu gölet korunacak ya da Konyaaltı Sahili korunacak. Eğer göleti koruyacaksak kıyı erozyonu nedeniyle sahili kaybedebiliriz. Ama hiçbir Antalyalı bunu istemez. Eğer sahili koruyacaksak denize mahmuzlar yapmalıyız. Bu da çok çirkin bir görüntü. Hiçbir Antalyalı bu doğal güzelliği bozmayı kabullenmez. Boğaçayı’nın mevcut bu halini korumak için de belediyenin her yıl milyonlarca para harcaması lazım. Proje için 131 milyon lira para harcanmış. Bisiklet yolları, yürüyüş alanları yapılabilirdi fakat yatak ile hiç oynanmamalıydı. Mantıklı olan yatağı eski haline dönüştürmek. Bilim insanları da bunu savunuyor” dedi.
Gm Dergi’nin diğer haberleri için tıklayın.