We-Flytour-GM-Banner-Animation
atf_banner-02
Anasayfa Aktüel 2070 yılında seyahat

2070 yılında seyahat

GM Haber Merkezi

Yurtdışında tatil yapmayı zenginlere özel bir davranış olmaktan çıkarmak misyonuyla 1995 yılında İngiltere’de kurulan EasyJet Havayolları, Dünya seyahat endüstrisinin gelişimine katkıda bulunmak üzere yaptığı istatistiki çalışmalar ve araştırmalarla da adından sıklıkla söz ettiriyor. EasyJet’in Nisan 2023’te yayımlanan “2070: The Future Travel Report” (2070: Geleceğin Seyahat Raporu) isimli araştırması seyahatin geleceğine ışık tutuyor.

ŞEBNEM İMECE

Easyjet CEO’su Johan Lundgren raporun önsözünde, firma olarak seyahati insanlar için kolaylaştırmayı misyon edindiklerini, kendilerini her zaman bugünün ve geleceğin seyyahları için büyük düşünmeye zorladıklarını anlatıyor. İnovasyonun DNA’larında olduğunu ifade eden Lundgren raporla ilgili olarak şunları söylüyor:
“Elli yıl sonra seyahatin nasıl görünebileceğine dair fikirler geliştirmek ve tahminlerde bulunmak üzere akademisyenler, fütürologlar ve iş danışmanlarından oluşan bir uzmanlar heyetini görevlendirdik. Tatilinizi seçmek ve rezervasyon yapmaktan, havaalanı ve uçuş deneyiminin dönüşümünün nasıl olacağına kadar her konuda tahminlerde bulundular. İnsanların 2070’lerde kalabilecekleri konaklama yerlerini ve seyahat ederken keyif alabilecekleri aktiviteler üzerine de çalıştılar. Biyometrik kalp atışı pasaportlarından, dokunsal vücut giysileriyle ‘zamanda yolculuk’ tatil deneyimlerine kadar, 2070 yılındaki tatiller muhtemelen çok farklı ve bu nedenle de gerçekten çok heyecan verici olacak. Kesin olan bir şey var ki, seyahatin geleceği parlak. Bu raporu hazırlayan uzmanların da göstereceği gibi, yeni teknolojilerin hızla ilerlemesi, önümüzdeki yarım yüzyıl boyunca yeni nesil seyahatler için itici güç olacak.”

Gelin John Lundgren’in sunumunu heyecanla yaptığı gelecek raporuna biz de bir göz atalım. Bakalım 2070 yılında gezginleri ne gibi sürprizler bekliyor?

Tatili satın almadan önce deneyeceğiz

2070 yılında sıradaki tatilimizi planlarken broşürlere bakmayacağımızı hepimiz tahmin edebiliyoruz. Daha şimdiden gelecek seyahat ilhamını sosyal medya üzerindeki tatil bloğu yazarlarından ya da destinasyon, otel ve acentelerin çevrimiçi ilanlarından alıyoruz. Easyjet’in geleceğin falına bakan uzmanlar heyeti bu konuda bilim-kurgunun ötesinde tahminler yapmışlar.
Geleceğin gezginleri seyahat edecekleri yeri seçerken, tatilinizi fiziksel olarak deneyimleme imkanı tanıyan biyonik ve Meta ön izlemelerden faydalanabilecekler. Yeni nesil gerçeklik teknolojisiyle, tatillerini satın almadan önce oturma odalarında deneyebilecekler. Güzel slogan oldu, değil mi?
Gezginler oturma odalarında kendilerini potansiyel tatil senaryolarına kaptıracaklar. Kumsal boyunca dolaşıp ayak parmaklarının arasında kumu hissedebilecek, ışıltılı bir yüzme havuzuna dalmanın keyfini yaşayabilecek, bir dağ patikasında kuş cıvıltılarıyla yürüyüş yapabilecek ya da gitmeyi planladıkları destinasyonun gece hayatına bir göz atabilecekler.
Big Innovation Centre CEO’su Prof. Birgitte Andersen’in bu konudaki öngörüsü şöyle:
“Sanal gerçeklik deneyimleri ve VR gözlükleri günlük hayatta daha yaygın bir şekilde kullanılabilir hale geldikçe; tıpkı bugün satın almaya karar vermeden önce çevrimiçi bir mağazada kıyafet denediğiniz veya müzik örnekleri dinlediğiniz gibi; müşteriler satın almadan önce Metaverse’de tatil yerlerini keşfedebilecek ve deneyebilecekler. Bu da sınırlı zamanı veya finansal seçenekleri olan ancak daha iyi eğitimli kişilere seçim yapma fırsatı sağlayacaktır.”

Ay yürüyüşü yapmaya ne dersiniz?

Yıl 2070 olduğunda tatil deyince ilk anladığımız yeni bir şehri keşfetmek ya da herhangi bir güneş-kum-deniz destinasyonunda dinlenmek olmayacak. Destinasyonlar şu anda bize cazip görünen her şeyden çok daha çeşitli ve heyecan verici olacak.
Örneğin 2070 yılına gelindiğinde, maceraperestlerin tercihi kelimenin tam anlamıyla ‘bu dünyanın dışında’ olabilir diyor uzmanlar. İnovasyon tahmincisi Shivvy Jervis’e göre, otuz ila elli yıl içinde uzay temelli kısa tatil gezilerinin gerçeğe dönüşmesini bekleyebiliriz. Bunlar arasında Ay’da astronotluk deneyimi tatili de bunlar arasında yer alabilir. Bu tatil arabası gezintileri, kraterleri keşfetmek için uzay giysili geziler gibi çok farklı aktiviteleri içeren bir tatil olabilir. Kim düşük yer çekimli voleybol ister?

Yeraltında otel mi?

2070 raporunu hazırlayan uzmanlar heyeti, geleceğin otellerinin de bugünden çok farklı olacağını söylüyor. Gelecekte yeni yerler keşfetmek ve farklı ortamlarda kalmak isteyenlerin tercihi; geleneksel tatil köylerinin kıyısında konumlandırılmış su altı ya da yeraltı otelleri olabilecek. Fütürist Shivvy Jervis’in önerisi “yatak odanızın penceresinden yüzen balık sürülerini izleyebileceğiniz bir su cenneti” öneriyor.
Gelecekte; seyahat ve turizm endüstrisi, karanın ötesinde ve altında deneyimlere yönelik taleplere de yanıt verebilecek. Daha önce bir tatil destinasyonu olarak görülmeyen hatta yaşam şartlarının zorluğu nedeniyle konaklama bile olmayan çöl ya da dağ zirvelerinde tatil yapabileceğiz. Yeryüzü dokusunda inşa edilmiş, çevreye uyumlu ve süper enerji verimliliğine sahip yeraltı otellerinde konaklayacağız.

Şifayı donmuş göllerde arayacağız

Roma döneminden beri, kaplıcalardan SPA merkezlerine turizmin önemli bir ürünü olarak sağlık, gelecekte de önemini yitirmeyecek. Hatta 21’inci yüzyılda hayatın stres ve zorlukları arttıkça sağlık destinasyonlarına gösterilen ilginin de hızla artacağı düşünülüyor. Elbette yüzyılın sonlarına doğru bu alandaki ürünler de çeşitlenecek. İnsanlar çalışma hayatlarına, Wim Hof tarzı donmuş göllere dalmak ya da bir orman banyosu yapmak için ara verecek. Raporda; “2070’e gelindiğinde bazı tatiller o kadar sağlıklı görülecek ki doktorunuz size sadece mola vermenizi tavsiye etmekle kalmayacak, aynı zamanda bir dağ inzivası ya da bir haftalık sakinleştirici bir Kosta Rika orman tatili için reçete yazabilecek” deniyor.

Daha zahmetsiz, daha hızlı ve olağanüstü kolay yolculuklar

Gideceğiniz yeri seçtiniz, dinlendirici bir tatile doğru yola çıktınız. Uzmanlarımız, 2070 yılına gelindiğinde bu yolculuğun çok farklı olacağını söylüyor: daha zahmetsiz, daha hızlı ve olağanüstü kolay.
Havaalanları ve kentler birbirine modern ve hızlı ulaşım bağlantılarıyla bağlı olacağından, yolculuğunuzun başlangıç noktasına ulaşım da çok kolay olacak. Global Change Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Patrick Dixon, “Birçok ülkede yolcuların yüzde 85’i, otonom (sürücüsüz) araçlar da dahil olmak üzere elektrikle çalışan toplu taşıma araçlarıyla havalimanına ulaşacak. Hatta havalimanına e-VTOL (elektrikli dikey kalkış ve iniş yapan hava taksileri) ile seyahat edebilirsiniz. En az 250 şirket şimdiden bu kısa mesafeli araçları geliştiriyor” diyor.

Nabzınız pasaportunuzdur

Takvimler 2070’i gösterdiğinde; biletleri getirmeyi unuttum mu, pasaportum nerede gibi evraklarla ilgili endişelerimiz de ortadan kalkacak. Çünkü artık tüm biletleme ve kimlik belgeleri dijital olacak. Her bireyin bulutta güvenli bir şekilde saklanan ve küresel olarak erişilebilen biyometrik verileri pasaportların yerini alacak. Sadece parmak izleri veya retina taramaları değil, herkesin ‘kalp imzası’ benzersiz olduğu için kalp atışımız bile.
Check-in veya güvenlik gibi sizi duraksatacak hiçbir kuyruk ya da engel olmayacak. Biyofütürist Dr. Melissa Sterry, havaalanı güvenlik altyapısının inanılmaz derecede güçlü, aynı zamanda çok daha az rahatsız edici olacağını söylüyor. Sterry şöyle devam ediyor: “İçeri girdiğinizde havaalanında, yüz tanıma yazılımı sizi tanımlayarak, varış noktanız, rezervasyonunuz ve uçuşunuzla ilgili eşleştirmeyi yaparak kişisel cihazlarınıza mesaj göndererek sizi yönlendirecek. Bagajınız, içine yerleştirilmiş akıllı veri etiketleri ile bavullarınız, otomatik olarak tren veya otobüslerden indirilerek; biyolojik, kimyasal ve görüntüleme taramaları da yapılarak evinizden bir taksiyle ya da doğrudan uçağa gönderilecek.”
“Güvenlikten ya da pasaport kontrolünden geçmek anlamsız terimler olacaktır. Her türlü kontrolden haberdar olacaksınız ancak hiçbir şey yapmayacaksınız. Havaalanında ilerlerken her şey otomatik olarak gerçekleşecek” diye ekliyor Dr. Dixon.
Bu fikre katıldığını ifade eden Profesör Birgitte Andersen de şöyle devam ediyor: “Bagaj ve eşyaları takip etmek için dijital pasaport ve gezi bilgileri bavul tanımlama ile birleştirilecek.”

Ekstra ya da fazla bagaj yok

Profesör Graham Braithwaite, “Eninde sonunda büyük bavullara duyulan ihtiyaç tamamen ortadan kalkacaktır. Çünkü tek ihtiyacınız olan ölçüleriniz olacak. Varacağınız noktadaki geri dönüştürülebilir giysi servisi, 3D yazıcıları kullanarak size devrimsel bir tatil gardırobu hazırlayabilir. Uçmadan önce bir vücut taraması yapın ve varışta tam bedeninize uygun kıyafetlerle dolu bir gardırop sizi karşılasın. Siz ayrıldığınızda o giysiler geri dönüştürülebilir ve sonraki turist için yeniden basılabilir. Bu sadece bagaj hazırlama stresini azaltmakla kalmayacak, tatil modası da daha sürdürülebilir olacak” diyor.

Tatil uçağa binmeden başlıyor

Seyahatin 2070 raporunda, gelecekte kuyruk olmamasına rağmen yolcuların havaalanına erken varmak isteyecekleri öngörülüyor. Prof. Braithwaite bunu şöyle açıklıyor: “Geleceğin havalimanı tatilin ilk durağı, müşterilerin vakit geçirmek isteyeceği bir yer haline gelecek. Bugünkü Singapur’un Changi Havaalanı’na benzer şekilde; kısmen alışveriş merkezi, kısmen eğlence tesisi olacak. Robot gözetimli oyun parkları; siz alışveriş yaparken, yemek yerken ya da bir siber-masöze masaj yaptırırken çocukları güvenle kendi hallerine bırakmanıza olanak tanıyacak.”
Londra’daki Big Innovation Centre’dan Profesör Birgitte Andersen ise, evden çıktığımız andan itibaren tatil sağlayıcımız tarafından verilen dijital kripto para birimini kullanacağımızı söylüyor. Ve şöyle devam ediyor: “Kripto para birimlerinin işlem maliyetleri ya da banka döviz kurları yoktur ve dünya çapında ve sınır tanımaksızın kullanılırlar. Sonuç olarak müşteriler yurtdışında para harcarken daha az masraf yapacaklar. Bu sayede seyahat ettiğiniz her yer için yerel para birimi satın alma ihtiyacı ortadan kalkacak. Kripto paraları kullanarak adresinizden gümrüksüz alışverişiniz için rezervasyon ya da ödeme yapabilirsiniz. Havaalanında veya uçakta verdiğiniz sipariş sizi varış terminalinde beklerken, siz de ağır şişeleri dünyanın öbür ucuna uçurmak zorunda kalmazsınız.”

Emniyet kemerlerinizi bağlayın, uçuyoruz!

Uçağa bindikten sonra, tamamen yeni bir uçak ve uçuşun keyfini çıkarabileceğimizi söylüyor uzmanlar. Doğayı taklit eden yapay tasarım, sistem ve malzemelerin kullanımını ifade eden biyomimetik tasarımın oturma düzeninde devrim yaratacağını ifade eden Dr. Melissa Sterry şunları söylüyor:
“Şu anda koltuklar güvenlik nedenleriyle standartlaştırılmış durumda. Ancak malzeme bilimindeki yenilik ve gelişmeler; daha hafif, aynı zamanda kişiye özel konfor sunacak. Daha güçlü malzemeler güvenliği de artıracak. Koltuklar artık ‘herkese uyan tek beden’ olmayacak, rezervasyon sırasında vücut tipinize, boyunuza, yapınıza en uygun koltuk türünü seçebileceksiniz. Akıllı malzemeler kişisel sıcaklık tercihlerinizi karşılayıp sizi serinletecek veya ısıtacak. Antimikrobiyal unsurlar da gelişmiş hijyen sağlayacak.”
Dr. Patrick Dixon; “Daha verimli uçak tasarımları için yeniliklerin ve yenilikçi ürünlere yatırımın devam etmesini bekliyoruz” diyor.

Sıfır karbon emisyonlu, kanat gövdeli, eğlenceli uçaklar

Örneğin; İngiliz havacılık ve uzay üreticisi Rolls Royce’un halihazırda başarıyla test edilen teknolojisi sıfır karbon emisyonlu hidrojen uçak motorunun, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Easyjet’in operasyonları gibi kısa mesafeli uçuşlarda kullanılması planlanıyor. 2070’e kadar yolcuların tamamının sıfır karbon emisyonlu araçlarla seyahat edeceği öngörülüyor.
Fütürist Shivvy Jervis’e göre teknolojik gelişmelerle birlikte uçakların kabin alanı da artacak. “Kanat içine yerleştirilmiş tüp şeklinde kanat gövdeleri gibi iyileştirmeler olacağını tahmin ediyoruz. Uçaklar yalnız First Class yolcular için değil, tüm yolcular için lüks bir otel gibi olabilir. Herkes için bolca bacak boşluğu, sosyalleşmek için salonlar, uçak içi barlar…” açıklamasını yapıyor.
Jervis; teknolojinin araç içi deneyimi kolaylaştırdığı gibi kişiye özel hale de getirebileceğini söylüyor. Kişiselleştirmenin gelecekteki seyahatler için anahtar kelime olacağına değinen Jervis; “Uçağın içindeki makineler, temel moleküllerinden talep ettiğiniz yiyeceği birkaç dakika içinde hazırlayabilecek” diyor.
2070’e gelindiğinde artık koltuk arkası ekranlar olmayacak. Hatta VR başlıkların bile ötesinde olacağız. Fütüristik bir cihaz filmleri doğrudan gözümüzün önüne yansıtacak. Hologramlar ve televizyon teknolojisindeki ilerlemeler uçak içi eğlenceyi üst seviyeye çıkaracak.
Dr Melissa Sterry durumu özetliyor: “Yolculuğun kendisi tadına varılması gereken bir şey olmalı. Tatil deneyimi, gideceğiniz yere varışınız kadar önemlidir. Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve uçuşunuzun keyfini çıkarın.”

Geleceğin akıllı otelleri ve kişiye özel konaklama hizmetleri

Yıl 2070 ve siz tatil yerinize yeni vardınız. Ne bekliyorsunuz? Konaklama hizmetleri sizce ne kadar farklı olacak? İhtiyaçlarınızı öngörebilen yapay zeka ile işletilen bir otel, robot otel görevlileri mi bekliyorsunuz? Bu trendlerin kısmen de olsa halihazırda var olduğuna dikkat çekiyor, Shivvy Jervis. Las Vegas’taki Mandarin Oriental Hotel’de, hoş ve misafirperver yüzüyle konukları karşılayan, yüksek hesaplama yeteneğine sahip Pepper ile Çin’in tüm hizmetlerin otomatik olduğu, konukların yalnızca robotlarla iletişim halinde olduğu FlyZoo otel zincirini örnek gösteriyor.
Geleceğin oteli robotlarla mı çalışacak? Kişisel bir dokunuş olmayacak mı?
Bu sorulara Jervis’in yanıtı “evet, her zamankinden daha fazla. Akıllı teknolojinin görünmez yardımıyla sonsuz kişiselleştirme olanakları doğacak” oluyor.
Tatil sağlayıcınızın size tahsis ettiği holografik karşılama görevlisi sizi otel lobisinde bekleyecek ve her türlü ihtiyacınızı karşılayacak. Otele varışınız için kullandığınız sürücüsüz araçtan gelen sinyaller ile sizi karşılayacak olan insan ya da robot lobideki yerini alacak. Oda anahtarları yerini kartlara bırakalı çok zaman olmuştu. Gelecekte kartlara dahi ihtiyaç duyulmayacak. Cep telefonlarının şimdiden yaptığı gibi oda kapınız da yüz tanımıyla açılabilecek.

Otel odalarının her detayı kişiye özel olabilir

2070 otellerinde odanızın dekorunu kendi zevkinize göre seçmeniz mümkün olacak. İçeri girdiğinizde sizi karşılayacak çalma listesinden duvar rengine, oda kokusundan tam istediğiniz yumuşaklıkta ayarlanmış yatak ve yastıklara kadar her şey kişiselleştirilmiş olacak. Bugün evdeki fırınınızı cep telefonunuzdan kontrol ettiğiniz gibi; banyonuzun mükemmel ısıda hazırlanmasını, 3B yazıcıdan dilediğiniz yemek tarifinin çıkmasını sağlayabileceksiniz.
Gıdaların 3B baskıyla üretilebiliyor olması 2070 büfelerini de tam sizin istediğiniz şekle dönüştürecek. Shivvy Jervis; “Oteli, konaklamanızın tüm yönlerini kontrol eden, tercihlerinize göre özelleştirilebilen, yapay zeka-insan karışımı tek bir organizma olarak düşünün” diyor.
Yeni otellerin tasarımları da gezegene saygılı bir biçimde farklı şekillere evrilecek. Dr.Sterry; “En ileri görüşlü mimarlar daha az alanla daha fazlasını yapmanın yollarını çoktan gördüler” diyor. Sterry şöyle devam ediyor; “Otelciler müşteri taleplerini geniş kapsamlı bir şekilde karşılayabilecek şekilde tesislerini şekillendirebilecek. Hareketli duvarlar çift kişilik bir odayı iki tek kişilik odaya çevirebilir ya da talebe bağlı olarak çocukların kalacağı ayrı bir odanın da olduğu bir aile odasına dönüştürebilir. Katlanabilir, çekilebilir mobilyalar küçük alanları esnek hale getirerek büyük hissettirecek. Tüm bu yenilikler tek başına seyahat edenleri de iki kişilik oda parası ödeme cezasından da kurtaracaktır.”

İnsan Enerjili Oteller
Araştırmacı heyetten Dr. Melissa Sterry, otellerin geleneksel, karbon bazlı enerji kaynaklarına olan bağımlılığının azalmaya devam edeceğini söylüyor. Çatılardaki güneş panelleri ya da rüzgar türbinleri aklınıza gelmiş olabilir. Ancak geleceğin otellerinin esas enerji kaynağı misafirleri olacak.
Sterry bunu şöyle açıklıyor; “Her ne kadar sıra dışı görünse de vücudumuzun hareketleriyle üretilen enerjinin kullanılması giderek daha fazla mümkün hale geliyor… Elbette bu otel odanızdaki ışığı açık tutmak için koşu bandında koşmanız veya kondisyon bisikletinde pedal çevirmeniz gerekeceği anlamına gelmiyor. Pavegen zemin kaplaması gibi adımlarımızın gücünden yararlanabilen ilk nesil cihazlar çoktan geliştirildi. Elektromanyetik bir jeneratöre bağlanan kompozit bir karo, tek bir ayak adımını 2 ila 5 joule enerjiye dönüştürebiliyor. Dubai, şimdiden temiz enerji üretecek 93 kilometrelik bir kinetik kaldırım döşüyor.”

Doğal alanlar lobiye taşınacak
Sadece yeşil enerji değil, kelimenin tam anlamıyla yeşil olan oteller; gelecekte doğayı iç ortamlarına dahil edecekler. Doğal yeşil alanların fiziksel ve zihinsel sağlığımıza iyi geldiğini biliyoruz ve bu trend hoş bir otel bahçesinden veya lobideki bir saksı bitkisinden çok daha fazlasını kapsayacak. Oteller, dışarıyı içeriye taşımak için çaba gösterecek, doğal alanlar etrafında inşa edilecek. Lobide bir şelalenin önünde dinlenirken, teknoloji ile çalışan sanatçıların açık havayı taklit eden teatral çalışmalarını izleyebileceksiniz. Siz check-in yaparken başınızın üzerinde süzülen bulutlar görebilecek ya da lobide serinletici bir yağmur duşu alabileceksiniz.

Tatilde yerel halka katılın

Shivvy Jervis, tatildeyken yerel ulaşım ağlarında gezinme ya da araba kiralama konusunda da endişelenmemize gerek kalmayacağını söylüyor. “Aslında ehliyet sahibi olmanız bile gerekmeyecek. Kiralık arabalar ya da e-VTOL’ler (elektrikli dikey kalkış ve iniş uçakları) tamamen otonom elektrikli araçlar olacak ve sizi gitmek istediğiniz yere götürecek, oraya nasıl gideceğiniz ya da nereye park edeceğiniz konusunda endişelenmenize gerek kalmadan sizi varış noktanıza bırakacak” diye ekliyor.
Gelecekte dil de bir problem olmayacak. Yerel dilde iletişim kurmakta zorlananlar için teknoloji bu engeli de ortadan kaldıracak. Böylece turizm, ziyaret ettiğimiz bölgelerin halklarıyla daha çok etkileşimli bir deneyim haline gelecek. Çünkü artık parlak güneş ışığı altında telefon ekranınızdaki Google Translate’e bakmak yerine, sizin için gerçek zamanlı çeviri yapan, iletişim kurmanıza ve yerel dili konuşmanıza olanak tanıyan kulak içi bir cihaza sahip olacaksınız.

Tarihi hissedeceğiz

Tatil yapacağımız yere gittik, bize göre şekillenen otelimize yerleştik. Peki tatilimiz boyunca aktivite olarak neler yapacağız?
Dr. Dixon’a göre, 21. yüzyılda dijital teknolojideki hızlı ilerlemeler, tatil yeniliklerinin yanı sıra “alışılmadık, egzotik ve sürükleyici” olana duyulan arzuyu da artıracak. “Macera ve otantik yerel deneyim” arzusu ve bunu sürdürülebilir bir şekilde nasıl yapacağımız, 50 yıl içinde tatil faaliyetlerinin doğasını belirleyecek.
Evimizin kapısından dışarı adım attığımız andan itibaren bizi takip eden ve ilerideki adımlarımızda karşılaşacaklarımızı bizim için kişiselleştiren Yapay Zeka burada da devreye girecek. Tatilimiz boyunca her güne uygun aktiviteleri bize sunacak. Üstelik o aktiviteleri anlaşabileceğimiz insanlarla birlikte yapabilmemiz için eşleştirmeler yaparak.
Karma gerçeklik formları ile yani manzaranın üzerine bindirilmiş görseller ile, kendimizi bulunduğumuz bölgede daha önce yaşanmış bir olayın içinde bulabileceğiz. Çevremizde dolanan askerler, ilk Olimpiyatın tezahürat yapan kalabalığı… Hologram, dokunsal giysiler gibi teknolojilerle kendimizi asırlar önce oradaymış gibi hissedeceğimizi söylüyor uzmanlar.

Engelsiz tatilller

Her tesisin kıyısında bulunan tek kişilik denizaltılar ile suyun altında dolanabilecek, vahşi yaşama daha yakın hissedebileceğiz. Suyun üzerindeyse bizi muz ve sörfün çok ilerisinde aktiviteler bekliyor olacak. Flyboard ya da e-foiller her yerde yaygın olarak kullanılabilir hale gelecek.
Raporda geleceğin teknolojilerinin engellilerin de herkes gibi tatil yapmasına olanak sağlayacağını anlatıyor uzmanlar. Giyilebilir hafif dış iskeletler bedensel engelleri ortadan kaldıracak. Shivvy Jervis, “Dünyada bir milyardan fazla engelli insan var. 2070 yılına kadar, bazı engelli bireyler için özel olarak tasarlanmış tatiller bekleyebiliriz. Tatil sağlayıcılar için gelecekte bu niş bir konu olacak. Otizm dostu oteller, dış iskeletler sayesinde engellilere doğada olma imkanı sağlayan programlar olacak” açıklamasını yapıyor.
Raporun sonsözünde Big Innovation Centre CEO’su Prof. Birgitte Andersen’in de ifade ettiği gibi; gelecek 50 yıl içinde bu tahminlerden hangilerinin tutacağını ben de çok merak ediyorum. Pek çoğu bilim-kurgu filminden sahneler gibi görünse de gerçekleşme ihtimallerinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bundan 50 yıl öncesinde akıllı telefonlar uçuk bir hayal değil miydi?

GM Turizm ve Yönetim Dergisi’nin 159’unucu sayısında yayımlanmıştır.
Dergi görünümü için: TIKLAYIN !

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.