Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekan V. (BUBFA), Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İlban’ın Kaleminden…
Geçmişten günümüze gelen dünyada gerek bilerek ve isteyerek gerekse hiç farkında olmadan üzerinde durduğumuz en önemli konulardan bir tanesi yarın ne olacağının bilinmezliğidir. Bu bilinmezlik bizleri, geçmişte ne yaptığımız, bugün ne yapıyor olduğumuzla ilgili zihin içi tartışmalara sevk eden birden çok faaliyeti yapmaya teşvik etmektedir. Tabi ki bu faaliyetler içerisinde birçok kavram ortaya çıkarırız. Bunlardan bir tanesi de şüphesiz ki sürdürülebilirlik kavramı… Sürdürülebilirlik kavramını düşünürken, sürdürülebilir bir dünyada yaşamanın gelecek nesillere teslim edilebilecek en önemli sorumluluk olduğu bilinciyle bizleri bugün çevreye, yerelliğe, kaynakların kısıtlılığına dönük farkındalığa ve bu çerçevede yaratılacak bir ekonomik kazanç duyarlılığına odaklı üretimler ve işletmeler kurmaya yönlendirdiğini de pek fark edemeyiz. Yani yarının dünyasına bugünden neler yapabiliriz sorusuna cevap ararken buluruz kendimizi…
Konu sürdürülebilirlik olduğunda, doğa ve çevre bilincine, sürdürülebilir bir dünyaya, yerelliğe, kaynakların etkin kullanımına en çok ihtiyaç duyan sektörlerden birisi de turizm sektörü oluyor. Turizm sektörü uzun yıllardır bu kavramı tartışıyor ve konu ile ilgili sektör içi birçok faaliyet gösteriyor. Bu faaliyetler, işletmeleri daha az enerji tüketimine, doğayı korumaya, atık yönetimine, aglomerasyonların ticari çıktılarından daha çok çevreye zarar vermeyen kümelenmeler oluşturmasına, CO2 emisyonları azaltılmış, küresel iklim değişikliğine pozitif etki sağlayan, çevre dostu yerel ve geri dönüştürülebilir malzemeler ile inşa edilmiş turizm işletmelerinin kurulabilmesine özendiriyor. Hepimizin bildiği beyaz yıldız, yeşil yıldız, mavi bayrak, turuncu bayrak….
Turizm sektörü, sektör içi özendirmeler ile farklı uygulamalardan da faydalanıyor. Günümüz tüm işletmelerinin özenle üzerinde durduğu kurumsal sosyal sorumluluğu sürdürülebilirlik felsefesi ile birleştiriyor. Örneğin Hilton Worldwide’ın Başkanı ve CEO’su Christopher J. Nassetta, “sürdürülebilirlik Hilton Worldwide için bir önceliktir ve şirketin iş yapma biçiminin merkezi bir parçası” diyerek şirketin Kurumsal Sorumluluk Raporu’nun yönetici özetini veriyor bizlere. Bununla birlikte 1998 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından geliştirilen LEED sertifika sistemi, tüm dünyada kabul görmekteyken, turizm sektöründeki yapılaşmayı da yeşil kodu altında birleştiriyor. Turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmeler yapılarına LEED sertifikası almanın önemi üzerinde duruyor. Bugüne Türkiye özelinde baktığımızda LEED sertifikasına kayıtlı 775 bina 25 turizm işletmesi bulunmaktadır.
Yukarıda özetlediğim temel faaliyetler ve özendirmelerle birlikte yeni bir uygulamada Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TGA işbirliği ile bizlere ulaşıyor. Sürdürülebilir turizm alanında en yaygın ve en üst standartları belirleyen Global Sustainable Tourism Council (GSTC) ile yapılan üç yıllık protokol ile Türkiye, ilk defa hükümet nezdinde ulusal bir program geliştirmek üzere anlaşma yaparak tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir faaliyet gerçekleştirdi. KTB ve TGA, 2023 Mayıs ayında bu konferansa Antalya’da ev sahipliği yapacak. Ulusal Sürdürülebilir Turizm Programı’nın temelleri atılarak Türkiye’de faaliyet gösteren turizm işletmelerinin 2023 yılı sonuna kadar programın birinci aşamasına ulaştırılması sağlanacak. Bu noktada dünyada düzenlenen böyle büyük bir organizasyonun Türkiye’de de uygulanması sürdürülebilirlik açısından büyük bir farkındalık yaratacaktır. Ama; sürdürülebilir turizmin pek çok olumlu hedefi olsa da, işletmelerin sürdürülebilirliğe yönelik ilerlemelerini sağlayan somut bir ölçüm sistemi olmalıdır. Çünkü sonuçları ölçmek ve sınıflandırmak için kıyaslamalar gereklidir. Kıyaslama, bir işletmenin belirli bir alandaki (su tüketimi gibi) performansının benzer bir işletmenin performansıyla karşılaştırılmasıdır. İyi bir takip ve izleme yönetimi, işletmenin sosyo, kültürel, ekonomik, çevresel ve politik gelişiminde olumlu bir rol oynayabilir ve bu nedenle birçok ülke ve topluluk için önemli bir gelişme fırsatı sunabilir. Aksine, kontrolsüz turizm gelişimi doğal kaynaklar, tüketim kalıpları, kirlilik ve sosyal sistemler üzerinde çok zarar verici etkilere yol açabilir. Sürdürülebilir planlama ve yönetim ihtiyacı, endüstrinin bir bütün olarak ayakta kalması için zorunlu görülmektedir.
Durum böyle olunca turizmin doğası gereği sürdürebilirliğin uygulanmasının imkansız olduğuna yönelik eleştiriler de ortaya çıkmaktadır. Sera gazı emisyonu ve atık oluşumu gibi seyahatin çevreye olumsuz etkileri, Dünya Ekonomik Forumu yıllık toplantısında turizmin, önlenmesi mümkün olmayan su ve enerji kıtlığına yol açtığı düşünceleri, ayrıca, turizmi geliştirmek için yapılan çevre düzenlemesi ve altyapı tarafından çevreye verilen zararlar…. Tabi ki bu olumsuz durumlar bir de işletmelerin içinde bulunduğu ekonomik şartlarla birleşince aklımıza şu sorular da gelmiyor değil hani…
Temelde müşteri memnuniyeti sağlayarak kar elde etme istekliliği, temel turizm politikaları, vergiler, ağır iş gören maliyeti gibi sebeplerle turizm sektöründe daha az sorumluluk barından ticari eylemsellik girişimleri devam ederse sürdürülebilirlik devam edebilir mi?
Yılın 330 günü iş hayatında olan, temel ihtiyacı dinlenmek olan, yeşil, doğa, çevre, gelecek, yerellik gibi kavramları 10 günlük tatilinde düşünemeyecek durumda olan turist profilleri turizm sektöründe var olmaya devam ederse sürdürülebilirlik devam edebilir mi?
Kısacası, temel endişesi, temel sorumluluğu, sürdürülebilirlik felsefesinde olamayan kişilerin var olduğu, olabileceği bir sektörde sürdürülebilirlik sürdürülebilir mi?
Sürdürülebilir bir turizm ile sürdürülebilir bir yeni yıl bizlerle olsun. 2023 sektörümüz için hayırlı olsun.