Gm Turizm ve yönetim Dergisi olarak, Cornelia Diamond Cornelia Diamond Genel Müdürü Zafer Alkaya ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Alkaya; tesislerin fiyat artırımı ve Türkiye’nin elinde tuttuğu güçlü silahı hakkındaki görüşlerini bizimle paylaştı.
Otelcinin ve Türkiye’nin hangi farklı silahları var. Veya hangi silahları edinmek için bir yol haritası var.
Tabi ki var. İmaj anlamında İspanya, İtalya ve Yunanistan’la ama savaşmak da zorlanabiliriz. Ama bizim elimizde onlarda olmayan öyle önemli silah var ki bunu çok daha efektif kullanmak zorundayız. O da hala iddialı olduğumuz “dünyanın en iyi ve kaliteli hizmetini veren ülkelerden bir tanesi olmamızdır” Bu rakiplerimizde olmayan ya da bu hizmeti vermekte çeşitli nedenlerle zorlandıkları bir durumdur. Biz buna gönül hizmeti ve gönül servisi diyoruz. Rakiplerimiz meseleye profesyonel yaklaşıyor ve sonuç olarak ta mekanik bir hizmet ortaya çıkıyor. Bizim servisimiz gönül servisi. Bu çok önemli bir artımız, avantajımız. Bunu pazarlamada da ve gelecekteki stratejimizi belirlemede de çok efektif olarak kullanmak zorundayız.
Önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde, Alman pazarı 6-7 milyona çıkar mı?
Rakam olarak herhangi bir şey söyleyemem ama verilere göre bu sene ki konumundan daha iyi olacağını görüyoruz. Yine Rusya ile birlikte yarış içerisinde olacağı görülüyor. İkincilik yıllar içerisinde gelişmelere göre her an el değiştirebilir.
Rus pazarında biraz endişe varmış, rezervasyonlar akıyormuş bekleyen hiçbir rezervasyon yokmuş.
Rusya’da da fiyat endeksli satışlar ön planda. Alman pazarında da öyle. Üst segment ürünler satan Türk turizmini kart viziti olarak gördüğümüz Belek bölgesi bu anlamda sıkıntılar yaşıyor birkaç senedir. Bu sene de böyle olacağa benziyor ama bizim isteğimiz her pazarın kendi dinamiği içerisinde değerlendirilerek kendi sunduğu ürünlerle paralel bir performans göstermesi. Elbette her ülkede olduğu gibi bizde de ekonomik ürünler olacaktır. Ekonomik ürünler satan destinasyonlar olacaktır. Ama yine o ülkelerde olduğu gibi fiyatlarından taviz vermeyen çünkü hizmet ve ürün kalitesiyle ön planda olan destinasyonlar var. Bunlar biraz evvel söylediğim gibi bizim derdimiz kelime anlamıyla çok yanlış anlaşılabilecek bir ifade belki, fiyat artırmak meselesi değil, tesislerimizi hak ettiğimiz değerlerler satabilme meselesi olmalı. Bu iki kavramı birbirinden ayırmak lazım. Çünkü fiyat artırmak terimi bazen antipatik gelebiliyor insanlara. Ne demek istediğimizi anlamayabiliyorlar. Ama biz hak ettiğimiz değerlerde satacağız dediğimiz zaman buradan çıkan mana hak ettiğimiz fiyat artışını mutlaka elde edeceğiz demektir. Buna odaklanmamız lazım.
Turizm camiasına son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Her sene her fuara her platforma biz umutla gelir ve döneriz. Turizmcinin umudunu yitirme gibi bir lüksü asla olamaz. Pozitif bakmak zorundayız. İnsanların gönül tellerine dokunan bir iş yapıyoruz. Biz ayakkabı satmıyoruz, bir giysi satmıyoruz, biz hizmet satıyoruz. İşin ruhunu satıyoruz. Bu anlamda çok iyi bir konumda olduğumuzu düşündüğümüz için daha iyi fiyatlarla, hak ettiğimiz değerlerde satabilmeliyiz konusunu telafuz ediyoruz. Yoksa bu boş bir ifade asla değil. İçi doldurulmuş bir ifade. Hak ettiğimiz değerler zaten bunun en önemli ifade tarzıdır.