GM DERGİ – ÖZEL HABER
Turizm, özellikle gelişmekte olan ülkeler tarafından şiddetle ihtiyaç duyulan döviz girdisi sağlayan, istihdam olanakları yaratarak işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunan bir ekonomik faaliyet olarak kabul ediliyor. Turizm ve seyahat sektörü, dünyada en fazla iş sahası yaratan sektörlerden biri olarak gösteriliyor. OECD istatistiklerine göre ise, bazı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde istihdamın önemli bir bölümü turizm sektöründe bulunuyor. Örneğin; Avusturya’da her 100 kişiden 14’ü turizm sektöründe istihdam ediliyor.
Turizm sektörü Türk ekonomisine etkisi ise;
Türkiye’deki her 100 firmadan 2,6’sı turizm sektöründe faaliyet gösterirken, 100 kişiden 4,6’sı bu sektörde istihdam ediliyor. Özel sektörde faaliyet gösteren firmaların vergi öncesi kârlarının yüzde 1,1’ini turizm sektörü yapıyor. Turizmde üretilen cironun yüzde 75’i Antalya, İstanbul ve Muğla’dan elde ediliyor. Yapılan araştırmalara göre turizm tesisleri, yatırım ve yenilemeye yılda 2,5 milyar dolar ayırıyor. Konaklama sektörünün bugünkü yatırım değeri 71 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Türkiye’de 2015’e kadar yapılacak yatırımlarla, sektörün ekonomiye 10 milyar dolarlık katkı sağlayacağı tahmin ediliyor.
Buna rağmen ülkemizde turizm sektörünün sorunları devam ediyor. Personelin, kış aylarında işsiz kalma korkusu, Türkiye’nin turizmin geleceğine yönelik master planının olmaması, sektör dışından yatırımcıların turizme el atması ve benzeri sıralayabileceğimiz daha birçok sorun turizm paydaşlarının belini büküyor.
Yoğun emek isteyen ve insana insanla hizmet eden bu sektörde yer alan paydaşların memnun olması bir zorunluluk değil midir?
Sektörde personelin, yöneticinin, yatırımcının kısacası sektörde çalışan herkesin delirecek bir derdi var desek abartmış olmayız sanırım…
Peki, Türkiye’de turizmci olmak deli işi midir?
Delilik; akli-fiziki yönüyle bir kusur, bir eksikliktir, bu nedenle makbul değildir, deliliği kimse üzerine kondurmaz. Ama deliliğin bir de makbul olmanın ötesinde aranan bir türü vardır. Deliliğin aranan ama herkese nasip olmayan türü ‘Aklen’ değil, ‘Ruhen’ deli, yani deli ruhlu olanlar için geçerlidir. Sanırım, turizm endüstrisi de ruhu deli olan insanlar topluluğundan oluşuyor.
Gelin, hep birlikte personelin gözünden sektörü, yöneticinin gözünden yatırımcı ve personeli tabii ki yatırımcının gözünden Türk turizmini, personeli ve yöneticilerinin delirten sorunlarını sıralayalım!
Personelin gözünden turizmin delirten yanları
- Uzun çalışma saatleri,
- Bayram, yılbaşı ve benzeri özel günlerde tatil olmaması,
- 6 ay yat, 6 ay çalış, sezonluk iş,
- Meslekte sendika sisteminin gelişmemesi,
- Meslek dışından kişilerin de turizmde çalışması ( mühendisten, doktora),
- Egoları olan müdürlerle, şeflerle ilişki kurma çabaları,
- Haklarını aramaları için yeterli sivil toplum kuruluşu ya da kurumun olmaması,
- Terfi süreçlerinde haksızlıklar ve zorlukların olması,
- İş arama süreçlerinde turizm camiasının kadrolaşma anlayışı ( okul, akraba, hemşericilik v.b.) ile kendi ekibi dışındaki elemanları kadroya almamaları
- Sektörde okullu olmanın ayrıcalık getirmemesi,
- Alaylı olmanın zaman zaman küçümsenmesi,
- Farklı milliyetler ve farklı kaprisler,
- Sosyal yaşamın sıfıra inmesi,
- Sıcak hava koşulları,
- İş hayatında şahit oldukları konfor ile özel hayatındaki koşullar arasındaki uçurum,
- Sunulan yetersiz lojman koşulları,
- Beyefendi / hanımefendi olan ya da olmayan kişilere beyefendi / hanımefendi gibi davranma mecburiyeti,
- Gelecek kaygısı,
- Yaşam alanlarının yeteri kadar temiz olmaması,
- Kurum kültürsüzlüğü,
- Yemeklerin kalitesindeki yetersizliği,
- Departmanlar arasında rekabet,
- Hırs ve egoların fazla olması,
- Çeşitli sebeplerden dolayı kesilen ücretler,
- Zamanında ödenmeyen maaşlar,
- Garantili sözleşme yapılamaması,
- Uzun vadeli sözleşme yapılamaması,
- Taşeronların sorumlulukları,
- Çevre ve alt yapı sorunları,
- Bütçe revizasyonları,
Yönetici gözüyle turizmin delirten yanları
- Kalifiye eleman sayısının azlığı,
- Küçük sebeplerden dolayı kolayca işletme değiştiren elemanı elinde tutma gayretleri,
- Yatırımcıların güvensizliği,
- Evli yöneticilerin ailelerine vakit ayıramaması,
- Çocuklarını otel odalarında büyütmeleri,
- Evli çiftlerin 20 yıl evli olup 2 yıl aynı yastığa baş koyamamaları,
- Yaklaşık 500 kişilik bir orduyu yönetmeleri, (dertlerine kadar dinlemeleri),
- Misafiri şikayetlerine hızlı çözüm üretme çabaları,
- Yatırımcının yeteri kadar sabırlı olmaması,
- Yatırımcıların yöneticileri kolayca kapının önüne koyması,
- Patronların kısa zamanda yüksek kazanç elde etme arzusu,
- Yatırımcıların her şeyi kısa zamanda öğrendiğini sanıp yöneticiye müdahale etmesi,
- İktidarı paylaşmak istemeyen üstlerin olması,
- Sorumluluklarının çok yetkilerinin sınırlı olması,
- Üst yöneticilerin uzmanlık branşları dışında da ahkam kesmeleri,
- Operasyon içinde bire bir olmayanların masa başından işe dahil olmalı,
- Şımarık personel ve şımarık müşteri,
- Bürokrasinin çıldırtan prosedürleri,
- Jeopolitik ve siyasi gelişmelerin ön görülememesi,
- Sektörün her türlü dış gelişmeden etkilenmesi,
- Hava şartları,
- Gelecek kaygısı,
- Amansız rekabet,
- Oteller arası personel çalma savaşı,
- Farklı sektörden turizmi bilmeyen yatırımcıların sektöre yatırım yapmaları,
- Otel açılışının ardından yaşanan hayal kırıklığında hesabının ilk genel müdüre kesilmesi,
- Kimi acentelerin davranışları,
- Rakip otellerin rekabet anlayışı,
- Aksiyon yapma zorunluluğu,
- Şımarık personel ve yatırımcı,
- Garantili ve uzun vadeli sözleşme yapılamaması,
- Yabancı dil bilen personel eksikliği,
- 7/24 telefonların susmaması,
- Sektörün her gelişmeden etkilenmesi,
Yatırımcının gözüyle turizmin delirten yanları
- Acentelerin fiyat oyunları,
- Gelecek kaygısı,
- Departmanlar arasındaki sürtüşme,
- Ego ve hırsın fazla olması,
- Yalan konuşma,
- Taşeronların kalitesizliği,
- Yöneticilere karşı güvensizlik,
- Her noktada var olma mecburiyetini hissetme,
- Devletten yeteri kadar turizme teşvik verilmemesi,
- Aidiyet duygusundan yoksun personel,
- Devletin turizm politikasının olmaması,
- Kendi imkanları ile yatırım yapma çabaları,
- İşini profesyonel yapan müdür bulma sıkıntısı,
- Karşılıklı güven eksikliği,
- Beklentileri karşılayamayan yöneticilerin olması,
- Şımarık personel, şımarık yönetici ve şımarık müşteri,
- Bürokrasinin çıldırtan prosedürleri,
- Jeopolitik ve siyasi gelişmelerin ön görülememesi,
- Sektörün her türlü dış gelişmeden etkilenmesi,
- Tahsilat zorlukları,
- Operasyonunun ihtiyacı olan ama bitmek bilmeyen istekleri,
- Taşeronların anti profesyonel davranışları,
- Çevre ve alt yapı sorunları,
- Finansman zorlukları,
- Enflasyonun etkileri,
- Siyasal gelişimlerin etkileri,
- Döviz kurunun etkisi,
- Bankaların sektöre yaklaşımı,
- Yetersiz havayolu tarifeleri,
- Bütçelerin tutmaması,
- Sektörün her türlü dış gelişmeden etkilenmesi,
- Az karlılık,
- Elektrik kesintileri,
Personelin sektörden, genel müdürün yatırımcıdan ve personelden, yatırımcının da yöneticiden ve devletten bu kadar şikayeti ve eksiği olduğu bu ortam da paydaşların kendine “deli miyiz neden turizmciyiz?” demekten kendini alamaması garip olmayacak!
Sonuç olarak; tüm paydaşlar yetki alanındaki sorunları çözmek zorunda. Sonra “Neden düzgün yönetici, personel ve yatırımcı bulamadım” sorusunu sormaya hakkı yok, çünkü bu koşullarda herkesin delirmeye hakkı var.