100
Turizm Güncel yazarı Berkun Meral, köşesinde önemli bir konuyu ele aldı. Bakanlık, yurtdışı tanıtım bütçesinin yüzde 20’sini sosyal medya tanıtımlarına ayıracaktı. Acaba bu bütçe ne oldu, bir şekilde farklı mecralara mı kaydı?
Biz de GM DERGİ olarak o yazıyı sizlerle paylaştık.
Online reklamcılık kavramı, Türkiye için biraz geç fark edilmiş bir kavram olmasına rağmen kısa sürede çok ciddi yol almış ve her geçen gün yerine yenisi eklenen başarılı ajanslar ile birlikte güçlenen bir kavram haline geldi.
Gerek yazılım sektöründeki ciddi gelişmeler, gerekse mobil cihazlar sayesinde reklamların artık kişilerin cebine kadar girmesi, şirketleri daha ekonomik yollarla daha fazla kişiye ulaşabileceklerini düşündükleri online reklamcılık faaliyetlerine yoğunlaşmaya doğru itti.
Konuyu biraz da istatistiksel rakamlarla inceleyelim;
Türkiye’de bilgisayar ve internet kullanımının yüksek olduğu yaş grubu 16-24. Bu yaş grubunu 24-35 yaş grubu izlemekte. Üniversite öğrencilerinin %86’sı bilgisayar, %81’I de internet kullanıcısı. İstihdam edilen ücretli çalışanların internet kullanımı %51. Aynı oran işsizlerde %41.15. Dünyada Facebook kullanımında da 32.5 milyon kullanıcı ile 7. sırada olduğumuzu da unutmamak gerekiyor. Bu rakamlar 2013 yılına ait rakamlar ve her geçen gün artış göstermekte. Bütün bu değerler gösteriyor ki, sadece Türkiye’de bile online reklamcılık pastası oldukça büyük, kaldı ki turizm dünyayı hedefleyen bir kavram…
Peki ne oldu da, dünya bir anda sosyal medya veya online reklamcılık gibi kavramlara yöneldi?
Eskiden, yayıncılar yayınlarını tek taraflı olarak yayınlar ve okuyucular bilgilere tek yönlü olarak erişebilirdi. Buna Web 1.0 deniyordu. Ancak Web 2.0’ın çıkması ile birlikte bilgi interaktif kanallardan paylaşıma müsait ve okuyucunun tepkisini de içinde barındırabilen bir obje haline geldi. Böylece sosyal medya yaratıldı ve online reklamcılık kavramı gelişti.
Sosyal medyanın reklamcılık sektöründe ilerlemesi ile birlikte kullanıcılar pasif izleyici ve tüketici olmaktan çıkıp, aktif üretici olarak yer almaya başladılar. Bu da her kullanıcının bir içerik üreticisi olmasını beraberinde getirdi.
Markalar, kendileri hakkında olumlu veya olumsuz içerikleri televizyon ve basılı medya reklamcılığı ile daha kontrollü bir şekilde yönetebilirken, artık bu kontrol kullanıcının eline geçti.
Buradan yeni bir kavram doğdu, aslında özellikle turizm işletmelerinin yakından bildiği CRM kavramının sosyalleşmiş hali, Sosyal CRM;
Bir çok işletme CRM mantığını müşteri ilişkilerini geliştirmek ve yönetebilmek için kullanılan bir teknoloji gibi algılar. Aslında CRM, müşteriyi elde tutmak, memnuniyetini sağlamak için bilgi ve iletişim teknolojileri ile birlikte, hizmetlerde geliştirme yapmak amacıyla yaratılan bir strateji olarak görülmelidir. Sosyal CRM, sosyal ağlar ile müşterileri birbirine bağlayan stratejileri ve teknolojileri içeren bir kavramdır. Yani kavramsal olarak bilinen CRM mantığının günümüz teknolojisine uyarlanmış ve genişletilmiş halidir.
Sosyal CRM bütünüyle müşteri yönetimi stratejisini ve yaşam döngüsünü destekler. Bilinirliği ve müşteri ilişkilendirmenin artmasıyla, satışlarda artış ve maliyetlerde azalma olacağı beklentisine dayanır.
Çok bilindik bir laf vardır; müşteriler beğenilerini iletmezler ama eleştirilerini her zaman dile getirirler. Başarılı bir online reklamcılık ve sosyal medya veya genel kavramda CRM faaliyeti için her iki müşteri tipine de normalden fazla hazırlıklı olmanız gerekir. Bir an için düşünün, sosyal medyaya ciddi önem veriyorsunuz, online reklamcılık mecralarına ciddi yatırımlarınız var ve müşteriler sizin hakkınızda yorumlar yapmaya başlıyor.
Tesisinizde iyi bir deneyim yaşamış misafir, sizin için artık gönüllü bir temsilci haline gelebilir. Tam tersi, tesisinizde kötü bir deneyim yaşamış misafir ise sosyal medyada yapacağı kötü yorumlar ile birlikte tesisiniz üzerinde bir güvensizlik sağlayabilir.
Tüm bu reklam çalışmalarında müşteri tepkileri hiçbir zaman planlanmamış olacağı için, her türlü probleme karşı işletmenizin hazırlıklı ve kötü yoruma bile iyi bir cevap verebilecek kadar sabırlı olması gerekiyor.
Günümüzde sırf şikayet için yaratılmış siteleri bu konuya dahil etmiyorum, çünkü yapı itibari ile zaten şikayetleri biriktirip işletmelerden bu şikayetlere yanıt için para istemek, şikayetlerin çoğu zaman kaynaklarının bile bulunamaması bana etik bir yaklaşım olarak gelmiyor.
Ne yapılması lazım?
Öncelikle, bu işleri uzmanına bırakmanız gerekiyor. Bunu hep tekrarlıyorum maalesef. İşletme sahibisiniz veya bir işletmede online reklamcılık konularında yetkilendirildiniz, ilk işiniz bu konuda deneyimli bir personele hatta ekibe sahip olmak olsun. Ancak kendi bünyenizde çalıştıracağınız personel yerine dışarıdan bir ajans hizmeti almanız daha mantıklı olacaktır.
Buraya kadar her şey güzel gibi görünüyor, ancak bazı sıkıntılar var, politik yasaklar,
Herkesin bildiği gibi, sosyal medya yasakları, bu sektöre yatırım yapan işletmeleri ve ajansları ciddi şekilde vurdu ve vurmaya devam ediyor.
BİRŞEYLER PATLADI ANCAK BU TURİZM OLMADI
Facebook kapanacak, Twitter kapanacak, Youtube kapanacak diye yattık kalktık günlerce. Benim gibi ajans sahibi tüm dostlarım endişeli bir bekleyiş içerisinde. Twitter yasağı bir şekilde kalktı, ancak Youtube devam ediyor. Halbuki Ocak ayında okuduğum bir habere göre Kültür ve Turizm Bakanlığı yurtdışı tanıtım bütçesinin yüzde 20’sini sosyal medya tanıtımlarına ayıracaktı. “Turizm sosyal medyada patlayacak” deniyordu haber başlıklarında. Birşeyler patladı ama bu turizm olmadı maalesef. Acaba bu bütçe ne oldu, bir şekilde farklı mecralara mı kaydı? Cevabını bilemiyorum.
Bütün sorumluluğu bakanlığa bırakmakta ne derece doğru tartışılır. Bölge tanıtımları için kurulmuş birlikleri, fuarlar ve kataloglar dışında göremiyoruz. Örneğin bugüne kadar herhangi bir kuruluşun Antalya bölgesi tanıtımı için bir hashtag yarattığına şahit olmadım. Belki uygulanmış bir konudur ancak sürekliliği olmadığı kesin. Ülke tanıtımı için bir araya gelen insanların, sosyal medya veya internet reklamcılığı gibi bir potansiyeli iyi bir şekilde kullanamadığını düşünüyorum.
BBC’nin bir haberine göre internet Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasına yüzde 1,7’lik bir etki yapıyor. 2017 yılına kadarda bu oranın %19 artması bekleniyor, bu rakamların yasaklar öncesi oluşan rakamlar olması çok olası. Ancak, yasakları bahane ederek internet reklamcılığından uzaklaşmamamız, aksine ülke imajını tazelemek adına güçlü stratejiler ile birlikte daha fazla yoğunlaşmamız gerekiyor. (turizm güncel)