Seyahat Sektörüne Yara Bandı Değil Acil Tedavi Gerek
Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İLBAN, Gm Turizm Ve Yönetim Dergisi okurları için kaleme aldı.
İşte İlban’ın “Seyahat Sektörüne Yara Bandı Değil Acil Tedavi Gerek” Başlıklı yazısı… Biliyoruz ki artık Covid – 19 küresel salgını tüm dünyada hem üretim hem de hizmet sektörlerini olumsuz şekilde etkilemiş, birçok sektöre ise ağır darbe vurmuştur. Bu süreçte arz ve talep dengeleri değişmiş, farklı tüketici davranışları ortaya çıkmıştır. Seyahat sektörü de bu süreçte ciddi biçimde olumsuz etkileyerek, potansiyel turistlerin ve turizm faaliyetlerine katılan kişilerin sayılarında, turistik ürün tercih ve satın alma davranışlarında yansımıştır. Turistik ürün talebinde bulunan kişiler fiziksel olarak seyahat acentelerine gitmekten vazgeçmekte, paket turlara talep azalmakta ve bunlara rezervasyon iptalleri de eklenmektedir. Turizm ürünlerinin dağıtımında önemli rolü olan seyahat acenteleri, bu nedenlerden dolayı turizm endüstrisi içinde en çok olumsuz etkilenen sektörlerden biri olarak göze çarpmaktadır.
Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü
Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İLBAN
Acentelerin geçmişten günümüze devam eden sorunları bugün Covid – 19 küresel salgını ile büyüyerek kaotik bir hal almaya başlamıştır. Son olarak Genç Turizmciler Derneği’nin bu konuda yaptığı açıklama sektör ile ilgili birçok gerçeği göz önüne sermektedir. Dünyada bugün seyahat acenteleri nasıl korunuyorsa, ülkemizde de turizm sektörünün geleceği için acenteler korunmak zorundadır. Düşünün ki Almanya’da Alman Seyahat Acentası Birliği (DRV), Quality Travel Alliance (QTA) tarafından acenteler iflasa karşı sigortalayabiliyorsa, 800 bin Euro’ya kadar kredi, 3 ay boyunca 15 bin Euro’ya kadar hibe, rezervasyon iptallerine devlet destekli kupon uygulaması sağlayabiliyorsa, bizim seyahat acentelerimiz için yapılan devlet katkısı, turizm pazarında yarıştığımız ülkelerle karşılaştırıldığında yeterli olabilir mi?
Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un çalışmalarını sektör bazında büyük bir ilgi ile takip etmekteyiz. Acente devir haklarının oluşturulması ve destek paketlerinin açıklanması ile ilgili torba yasa teklifi bizleri çok mutlu etmektedir. Ancak seyahat sektörünün durma noktasına geldiği bu dönemde, TÜRSAB tarafından hazırlanan “Covid-19 Sürecinde Türkiye ve Dünya Turizmi Değerlendirmesi” raporu dikkatimizi çekmektedir. Bu rapora göre, pandemi etkisiyle turizmde Türkiye’nin rakipleri olan İspanya’nın %76, İtalya’nın %43, Yunanistan’ın %81, Hırvatistan’ın %53, Portekiz’in % 40, Mısır’ın %82 ziyaretçi kaybı kaydedilmiştir. Bu noktadan bakınca, turistleri ülkeye çekmek için birçok faaliyet gerçekleştiren acentelerden, geçmişe yönelik aidatların talep edilmesi, yükselen değer olan turizm sektörü için uygun mudur?
Sektörde söz sahibi ülkelerde pandeminin turizme olumsuz etkilerini bertaraf etmek için birçok destek söz konusudur. Örneğin, İtalya’da iç turizmin canlandırılması amacıyla düşük gelirli ailelere, ülke içindeki seyahatlerde kullanılmak üzere 500 Euro’luk tatil çekleri dağıtılmaktadır. Rusya’nın, ülke içinde 25 bin Ruble’nin (2 bin 477 TL) üzerinde tur satın alan vatandaşlarına, 5 Bin Ruble nakit iadesi modelleri düşünüldüğünde, acente aidatlarının ödenmesi yerine iç turizmde acentelerin kullandırılması özendirilerek tatil destek hibelerinin verilmesi, hem seyahat acenteleri hem de iç turizmimiz açısından fayda sağlayan bir aksiyon olarak değerlendirilebilir mi?
Tüm bunlarla birlikte Covid–19 küresel salgını bazı eksiklerimizi görmemize yardımcı olabilir mi? sorusu da aklımızın bir köşesinde kalmalı. Turizmde Türkiye’ye rakip olan ülkelerden Portekiz, seyahat acenteleri ve etkinlik organizasyonları için 200 milyon Euro’luk kredi paketi sağlamaktadır. Bu destek İspanya turizm işletmeleri için 4.2 milyar Euro iken, Fransa da 18 milyar Euro’luk “Turizm Destek Paketi” sunmaktadır. Peki, biz neden turizm işletmelerimizi daha zor durumlara itiyoruz? Ayrıca birçok büyük tur operatörü ve seyahat acentesine sahip İngiltere’de Seyahat Derneği’nin (ABTA) açıklamalarına göre; seyahat acenteleri turizm alanında sağlanan destek paketinde yer almamaktadır. Ki bu durum, birçok seyahat acentesinin kapanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla önümüzde böyle olumsuz bir örnek varken, rakiplerimizin çoğu gerekli önlemleri ve iyileştirmeleri yaparken, turizmden daha fazla pay almada önemli bir yere sahip olan seyahat acentelerimizin daha etkin çalışmasına olanak sağlayan iyileştirmeleri neden yapmıyoruz? Örneğin; 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununu, acentelerinin faaliyetlerini geliştirmek ve sektörü daha canlı bir hale getirebilmek adına sektörün gerçeklerini değerlendirerek (Üye aidatları, birlik kayıt ücreti, belge devri…) yeni bir yaklaşımla revize etmek mümkün olabilir mi? Bence bu yapılabilir. Öyle ki rezervasyon iptalleri ile başlayan acentelerin haklı veryansınına hep birlikte kulak vermeli, mevcut sorunlara yönelik çözümler yara bandı niteliğinde değil, tedavi edici nitelikte olmalı ve 2023 hedeflerine ulaşmak için omuz omuza çalışmaya devam etmeliyiz.
Unutmadan bir de turizm çalışanlarına yönelik aşı konusu var. Şu ana kadar turizm çalışanlarına yönelik aşı programının açıklanmaması oldukça düşündürücüdür. Tabi bu konu ayrıca ele alınması gereken bir konu tabii ki. Ancak turizm çalışanlarının aşı programı ile ilgili ciddi sorunların karşımıza çıkabileceğini belirtip bu konuyu bir sonraki yazımıza bırakalım.
Sağlıklı ve güvenilir turizm günlerinde buluşmak dileğiyle.