PERYÖN Başkanı Berna Öztınaz: “Normalleşme Sürecinde Uyum Sağlamayı Başaranlar Kazanacak”
Pandemi döneminde aldıkları önlemlerle adeta yeni bir kolektif bilinç yaratan kurumlar için normalleşme süreci başladı. Ancak iş dünyasının salgın ile sınavı hala devam ediyor. Zira farklı çalışma modelleri, ekip ilişkileri, iş-yaşam dengesi ve kurumların süreç içinde edindiği rol, normalleşme reçetesinin başarı oranını etkiliyor.
Yeni dönem için şirketlerin farklı hamleler yapmaya başladığını anlatan PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz’a göre pandemi sınavının iş dünyasına ve ekonomiye yönelik sonuçlarını kısa dönemde önce anlamak zor olacak.
Öztınaz; “Yaşadığımız süreçte çözüm üretmek için kolektif çabalara ihtiyacımız var. COVID-19 bir kriz durumunda hep birlikte nasıl hareket edebildiğimizi test etti. Bu sebeple PERYÖN olarak kurumsal tecrübelerimizle elimizdeki bilgileri süzmeye ve tarafları en doğru şekilde bilgilendirmeye çalışıyoruz. Ancak sürecin iş dünyası üzerindeki etkilerini anlamak zamanımızı alacak” dedi.
Kurumların ihtiyacı: Yetkinlik…
Mevcut dönemde hızlı karar alan ve çevik davranan kurumların başarılı olduğuna, bu hareket kabiliyetini kazanmak içinse insan kaynakları uzmanlarına önemli görevler düştüğüne değinen Öztınaz, “Sıklıkla Darwin’i andığımız günler yaşıyoruz. Normalleşme sürecinde güçlü ya da en büyük kurumlar değil, en çok uyum sağlayanlar dönemi az zararla atlatacak, belki de yeni fırsatlar bulacak. Bu nedenle belirsizlik ortamlarında yönetmeye ve sonuç almaya yetkin kişilere olan ihtiyaç artıyor. Yatırım yapılacak, aranan özellikler arasında ise; girişimcilik, doğru analiz yeteneği, karmaşık problem çözme kabiliyeti ve empati, çeviklik, uyum gösterme gibi konular öne çıkıyor. İş geliştirme yetkinliği ve kurum içi girişimcilik dikkat çeken diğer yetkinlikler arasında sayılabilir” dedi.
Salgın döneminin iş dünyasına olan en büyük miraslarından birinin uzaktan çalışma modeli olacağını anlatan Öztınaz, “COVID-19’dan önce iş dünyasında yapılan araştırmalar geleneksel çalışma yöntemlerinin gelecekteki iş modellerine cevap vermediğini bize gösteriyordu. Salgın döneminin bize en büyük mirası olan uzaktan çalışma modeli önümüzdeki süreçte; çalışan deneyimi, performans, kariyer, şirket kültürü gibi pek çok kavrama dokunacak ve değiştirecek” dedi.
Mevcut koşullarda uygulanan uzaktan çalışma modelinin yanlış anlaşılmaması gerektiğini de anlatan Öztınaz, “Şu andaki şartları geleceğin modeli ile karıştırmamamız gerekiyor. Hali hazırda global bir kriz yönetimi yapıyoruz. Uzaktan çalışmak; sınırsız mesai saati, gece yarılarına dek her maile cevap vermek ya da yoğunluktan yemek bile yiyememek demek değildir. Odaklanmamız gereken asıl konu; değişimin başladığı ve farklı çalışma modellerinin önümüzdeki dönemin bir gerçeği olduğudur” dedi.
“Zor bir sürece giriyoruz…”
İş dünyasının zor bir sürece girdiğine değinen Öztınaz; “Gelecek aylar iş dünyası için maalesef zor olacak. Çünkü önümüzde bir resesyon var. Yaratıcı olmak zorundayız. STK’lar ve kurumlar olarak yeni çalışma yöntemlerine alışmamız, adaptasyonu kolaylaştırıcı rol oynamamız, konunun yasal mevzuatı ile ilgili altyapıların hazırlanmasını sağlamamız gerekiyor. Çünkü hibrit çalışma modellerinin hayata geçmesi an meselesi” dedi.
Pandemi döneminin kurumları üç farklı tipe ayırdığını anlatan Öztınaz, “Pandemiyi nasıl yaşadığımız şirketin liderlik olgunluğuna, coğrafyasına, sektörüne, yaşam döngüsünün neresinde olduğuna göre de değişti. Şirketlerin pandemi savaşını yaptıkları işe göre 3 kategoride görüyorum. Bunlardan ilki; krizin başlaması ile keskin bir talep düşüşü ve gelir kaybı yaşayan şirketler. Bu şirketler, hayatta kalmaya odaklandı. Kemik kadrolarına çekilerek işlerini sürdürmek için mücadele ettiler. İkinci tip şirketlerse nispeten finansalları güçlü, yaptıkları iş sekteye uğrasa da iş devamlılığından fazla endişe duymayan şirketler. Rekabetten ve fırsat kaybından endişe etseler de hayatta kalma kaygısını kısa dönemde yaşamayan şirketler. Bu kurumların çalışanlarına odaklanmaya imkanı ve isteği oldu. Ekiplerin fiziksel ve mental sağlıkları için anlamlı uygulamalar hayata geçirdiler. Atölyeler gerçekleştirildi, evden çalışma sürecinin nasıl olacağına dair eğitimler verildi, kitler dağıtıldı. Dönemi iyi değerlendiren bu kurumların geleceğin iş dünyası için çalışmalar yapma şansı bile oldu” dedi.
Son grupta ise her şeye rağmen sahada kalması gereken ve ciddi bir talep artışını yönetmek zorunda kalan sağlık ve gıda gibi şirketlerinin bulunduğuna değinen Öztınaz, “Bu kurumlar hem çalışan ve yöneticilerini motive etmek hem de işlerini sürdürmek zorunda kaldılar. Bütün bunları yaparken de artan taleplere cevap vermek için çalıştılar. Kötü örnekler olmuş olsa da büyük çoğunluğu başarılı bir şekilde çalışmalarını gerçekleştirdi” dedi.
Yanılan liderler var…
Uzaktan ve hibrit çalışma modellerinin ömrünü pandemiye bağlayan ve çalışanlarını eskisi gibi ofiste görmek isteyen liderler olduğunu belirten Öztınaz, önümüzdeki dönemde iş yaşamında olacak muhtemel değişimlerin de altını çizdi. Öztınaz: “İçerisinde geçtiğimiz dönem farklı çalışma modellerinin doğru yönetilmesinin maliyet konusunda da karlı olduğunu ortaya koydu. Her şey eskisi gibi olmayacak belki ama tamamen de değişmeyecek. Çalışanların belli bir bölümü ofisten çalışırken belli bir kısmı uzaktan çalışmaya devam edecek. Bu hem maliyet yönetimi hem jenerasyonların beklentisi hem de sürdürülebilirlik açısından talep edilecek.”
Öztınaz: “Yaratıcılığın ön plana çıktığı bir döneme giriyoruz. Anlam arayışı giderek önem kazanıyor. Özellikle yetenekleri bünyesinde tutabilmek için şirketlerin anlam sunabilmesi, çalışanın hangi resmin parçası olduğunu gösterebilmesi gerekiyor. İK profesyonellerinin her şeyden önce şirketin iş gerçeklerini çok iyi öğrenmeleri, samimi bir merakla, akıllı bir öğrenme stratejisiyle, değişim cesaretini birleştirebilmeleri lazım. Pandemin pek çok açıdan travma yarattığını unutmayalım. Yaşananların çalışanların üzerinde de kalıcı izler bıraktığı malum. Bu nedenle şirket yöneticilerinin ilk başta çalışanlarını anlaması ve sürecin onlara yaşattığı değişimi kavrayabilmesi önemli. Bunun için de şirketlerin liderlerine ve kendi öğrenmelerine yatırım yapması, ortak akıl platformlarında yer alması ve değişimi destekleyip kucaklaması gerekecek.”