Financial Times gazetesinde yer alan bir köşe yazısında, İngiltere‘de seçmenin Avrupa Birliği’ne üyelikten ayrılıp ayrılmayacağına karar vereceği referandumla bağlantılı tartışmalarda Türklere karşı çirkin bir kötüleme kampanyası yürütüldüğüne dikkat çekiliyor.
Philip Stephens imzalı yazıda, “İngiltere‘nin AB’den ayrılması önünde kampanya yapanların broşürlerine şöyle bir göz gezdirin. Ankara‘daki parlamentodaki bir kavgayı göreceksiniz. İngiltere pasaportu resimli diğer bir posterde ise “Türkiye (76 milyon nüfuslu) AB’ye üye oluyor” diyor. Ardından Türkiye’deki doğum oranlarıyla ilgili istatistikler yer alıyor” deniyor.
“Bunların dışında, kaynak gösterilmeden Türkiye’de suç oranlarının daha yüksek olduğu ve mafyaların bulunduğu ifade ediliyor ve Türkiye’nin sanki hemen gerçekleşecekmiş gibi gösterilen üyeliğiyle birlikte Avrupa Birliği‘nin sınırlarının savaşın yaşandığı Suriye‘nin sınırlarına dayanacağı iddia ediliyor.”
Financial Times, İngiltere’nin ayrılma kampanyasının liderleri arasındaki kişilerden Michael Gove ve Boris Johnson’ın kendilerini şimdiye kadar sosyal liberaller olarak nitelediklerini hatta dünyanın en kozmopolit kenti Londra’nın eski belediye başkanı olan Johnson’ın ailesinin Türk kökenleri olduğunu söylediğini de hatırlatıyor.
Ancak AB’den ayrılma kampanyası sırasında Johnson’ın atalarının yaşadığı topraklardaki insanları medeniyete bir tehdit gibi gösterdiğini belirtiyor ve Johnson’dan şu alıntıyı yapıyor: “Türkiye gibi ülkelerden katiller, teröristler ve adam kaçıranlar Avrupa Birliği’ne üye olmaya devam etmesi durumunda akın akın İngiltere’ye gelecekler.”
Gazetenin yazarına göre bu iddialara karşı en açık yanıt Türkiye’nin görülebilir gelecekte AB’ye üye olma ihtimalinin bulunmadığı.
Stephens’e göre bu durumun ironisi, Johnson gibilerin İngiltere demokrasisini AB’den kurtarmak adına “Türk kartını” oynayıp özelde Türklere ve genelde tüm Müslümanlara karşı ayrımcılık yaparak aslında İngiltereli olmayı tanımlayan liberal hoşgörüyü çöpe atmaları.