Vahşi Batı filmlerindeki hayalet kasabaları aklınıza getirin. İşte ağustos ayında Milano öyle bir yer. Sokaklarında in cin top oynuyor; esnaf kepengi kapatıp gitmiş (meraklısına not: Gucci, Prada vs. açık, rahat olun) resmi daireler kapı duvar… İtalyanlar sanki buhar olup uçmuş… Nerede bu insanlar?
Hazır açıklama: Tatildeler… Her yaz böyle zaten; ağustos geldi mi, Milano ahalisini bağlasanız durmaz. Ama bir de ikinci açıklama var: Expo’dalar… Sadece onlar da değil üstelik, bütün dünya orada. Milano’dan azıcık yukarıya, şehrin dışına çıkın; Taksim-Bakırköy mesafesi kadar gidin, Expo’ya, yani fuarların fuarına ulaşacaksınız. İşte orada derin bir soluk alın. Turnikelerin ardında koca bir gezegen, tüm renkleri, sesleri, insanları, kültürleriyle sizi bekliyor. Nereden başlayacağınızı bilemeyeceksiniz…
EYFEL KULESİ DE ONUN ŞEREFİNE
Bir tavsiye: İşe meselenin ne olduğunu kavramakla başlayın. Bu, dünyadaki neredeyse tüm ülkelerin görücü standına çıktığı, neler ürettiğini, nasıl yaşadığını, dosta düşmana gösterdiği bir platform. Bu dev fuara katılım o kadar geniş ki, ölçek ancak olimpiyat oyunları ve futbol dünya kupasıyla kıyaslanabilir. 1851’de Londra’daki dünya çapındaki ilk fuardan beri, ‘expo’lar ekonomide, kültürde derin izler bırakıyor. Düşünün, Eyfel Kulesi sırf 1889 Paris Dünya Fuarı için inşa edilmişti. Fransızlar, devrimin yüzüncü yılını, hem fuarla hem de şehre kondurdukları çelik örümcekle kutlamışlardı. Bayıla bayıla bindiğimiz dönme dolap ise 1893’teki Chicago Fuarı için icat edildi…
Anlayacağınız, icatlarla kıskandırmak, sanayiyle imrendirmek, görkemle ezmek bir fuar geleneği. Artık beş yılda bir düzenlenen Expo’ya (arada tematik başka fuarlar da oluyor; mesela gelecek yıl Antalya’da Botanik Expo’su düzenlenecek) ilgi büyük, aday şehirler kıyasıya yarışıyor. Örneğin Milano’daki bu organizasyon için İzmir yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş, İtalyan kentine geçilince büyük düş kırıklığı yaşamıştı. Nasıl yaşamasın?
GEZEGEN NASIL BESLENECEK?
31 Ekim’de sona erecek Expo Milano’da ziyaretçi sayısının 20 milyonu geçmesi bekleniyor.
Bu kadar ön hazırlık yeter; artık kapıdan girip, dünyanın görüp göreceği en büyük cümbüşün içinde kaybolabilirsiniz. 1 milyon metrekareyi aşkın bir alana yayılan, 143 ayrı ülkenin pavyonunu barındıran, binlerce görevliyi çalıştıran, sayısız sergi, stand ve etkinliğiyle bir düş bahçesi burası. Bu senenin teması ‘Gezegeni Beslemek, Yaşam İçin Enerji’. Yani her bir ülkenin mutfağının en seçkin örnekleri burada; yeme içme alışkanlıkları, tarım yapma yöntemleri ve sürdürülebilir bir gelecek için çözümleri de burada.
KUYRUKLAR LOUVRE’DAN UZUN
Kuru kuru sergiler gibi düşünmeyin bu senenin Expo’sunu. Mısır tarlalarının arasından geçiyor; çiçek tarhlarının arasında ilerliyor; bir ‘yaşam ağacının’ gölgesinde dinleniyorsunuz. Meksika pavyonunda taze pişen yemeklerin kokusunu içinize çekerken, Fransa’dan çatal bıçak, tencere tava sesleri çalınıyor kulağınıza. Ama en önemlisi düşünüyorsunuz: Dünyanın tüm bu nimetlerini, dengeli bir şekilde yiyip içmeye nasıl devam edebiliriz? Bu hayatı, gezegeni de koruyup nasıl sürdürebiliriz?
Çek Cumhuriyeti pavyonunun havuzu da var.
Düşünüyorsunuz; çünkü düşünecek zamanınız bol. Avrupa şehirlerinde en kalburüstü müzelerin önünde uzayıp giden kuyrukları gözünüzün önüne getirin. Louvre mu? Japonya pavyonu önünde birikenlerin yanında esamisi okunmaz. Van Gogh Müzesi mi? Siz kolaysa İngiltere pavyonu önünde beklemeyi deneyin. Hemen her pavyonun önünde, hem de bu ağustos sıcağında akla sığmaz kuyruklar oluşuyor. Milano’da göremediğimiz herkes, bonus niyetine de Amerikalısı, Fransızı, Arabı, Avustralyalısı bir dünya insan buradaymış meğer. Kuyruğa girmişler. Bunalıyorlarmış.
TÜRKİYE ÇABUK BİTİRDİ
Bir yer hariç… Türkiye pavyonu. Ülke bu kadar zor günlerden geçerken tuhaf gelecek ama huzur Türkiye’de. Expo’nun en geniş pavyonlarından birine yerleşen Türkiye’de kuyruk yok. Rahatlık var. Ziyaretçiler bir şadırvanın kenarına oturup su sesiyle dinleniyor, tohumlara ellerini sürüyor, bir fincan Türk kahvesiyle keyif çatıyor. Projeyi Türkiye adına üstlenen Dream Design Factory (DDF)’nin yöneticilerinden Arhan Kayar, pavyon inşaatının geç başlamasına rağmen süratle tamamlandığını anlatıyor. Şöyle söyleyelim, bazı ülkeler (İtalya dahil) inşaata halen devam ediyor.
CANIM BEN ARJANTİN’DEYİM”
Hemen tüm ülkelerin çalışanları Türkiye pavyonunda, simge olarak belirlenen nar ağaçları arasında oturup soluklanıyor (kocaman yaka kartlarından tanıyorsunuz onları). Bir köşede pilavlar pişiyor; dönerler kesiliyor… Göbeklitepe’nin bir replikası, Çeşm-i Bülbül, Gaziantep usulü eski bakır kaplar, memleketin dört bir köşesinden gelmiş tohumlar, yemeklerin sanat eserleri olarak yorumlandığı video ve enstalasyonlar, Osmanlı mutfağına dair fotoğraflar arasında rahatça dolanıyorsunuz.
Sonra yeniden bir curcunaya dalıyorsunuz. “Canım ben Arjantin’deyim”, “Güney Kore’den sağa dön, düz yürü, İtalya’dasın” gibi cümleler kura kura geçip gidiyor insanlar yanınızdan. Hollanda pavyonunda bira içip peynir yiyerek takılıyorlar; Almanlar muhteşem bir bina kurmuş, içini biraz statik bilgilerle doldurmuş; Amerikalılar rahat, gamsız; mevzu sürdürülebilirlik ama yüzlerce kilo biftek kızartıyorlar. Fransız pavyonunda öncelikli dert estetik… Dünya küçülmüş, en ideal formuna ulaşmış, en güzel haliyle size kendini sunuyor. Ama bu haline bile hâkim olmak zor. Gezmesi haftalar sürer. Yine de bir yerden başlamak gerek. Yorulunca yine Türkiye’ye dönersiniz. Herkes öyle yapıyor.
EN İYİ 5 PAVYON
İngiltere pavyonu
1. JAPONYA
Siz hiç dijital yemek yediniz mi? Elinize çubuk tutuşturup, sizi yemeğin de teknolojisiyle tanıştırıyor Japonlar.
İTALYA
Evsahibi avantajını kullanıyor. Dev pavyonda İtalyan güzellikleri tek tek sıralanmış.
3.BREZİLYA
Amazon’u ‘sürdürebilmenin’ çözümünü de sunuyor; sizi ağlar üzerinde yürüterek kumsal keyfi de yaşatıyor.
İNGİLTERE
17 metre yüksekliğinde bir arı kovanı yapmışlar. Siz de bir arısınız. En güzel çiçeklerden başlayın. Hepsi orada hazır.
5. AVUSTURYA
Pavyon niyetine orman kurmuşlar. “Nefes alın” diyorlar.
Türkiye pavyonu, nar ağaçlarıyla, çiçekleriyle ve su şırıltısıyla, Expo çalışanlarının bile rağbet ettiği bir yer oldu.
TÜRKİYE’NİN İLHAMI GELENEKTEN
– Expo’nun en büyük beşinci pavyonu. 4170 metrekare alanda kurulu.
– Pavyonun konsepti, ‘Geleceğin Gıdası İçin Tarihin İrdelenmesi’.
– Yedi ayrı bölümden oluşuyor.
– Görsel sembol nar.
– İlham, kubbe ve kule mimarisi, kemerler, köprüler, ulu çınarlar, çeşmeler ve geleneksel Türk evlerinden.
Expo Milano’yu 31 Ekim’e dek gezebilirsiniz.
kaynak: Hürriyet