Bentour Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Uğur ile 56 yıllık turizm yoluculuğu ve Bentour’un kuruluş sürecini konuştuk. Turizmde geçirdiği 56 yıllık serüvenini özetleyen Kadir Uğur, sezona ve turizm dünyasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. GM Center Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Meral’in sorularını yanıtlayan Türk turizminin deneyimli ismi Kadir Uğur, “Turizm benim hayatım oldu ve ölene kadar da bu sektörde olacağım gibi görünüyor.” ifadelerini kullandı.
Turizmcilerin masralarındaki artışa da değinen Uğur, tasarruf tedbirleri alınması gerektiğini belirterek “Önlem alınmazsa bu gidişatla kaybedeceğiz” dedi.
Kadir Ağabey, biraz önce bahsettik, 56 yıl, turizme adanmış bir ömür. Hayatınızın kilometre taşlarından bahseder misin? Nasıl başladınız, nasıl devam ettiniz, nereden sonra bunu meslek olarak aldınız? Markalaşmaya başladığınız süreç içerisindeki heyecan ve deneyimlerinizi bizimle paylaşabilir misin?
56 senenin bir yılını okyanuslarda geçirdim, biliyorsunuz. Antalya’dan başladım, Bodrum’a geri döndüm. Panama’ya kadar gittim. Bu, benim en stressiz ve en keyifli dönemimdi. Ancak bu dönem haricinde hep stresle uğraştık. Türkiye’nin turizmini büyütmek için çalıştık. Üç bin yataktan beş yüz bin, altı yüz bin yatağa ulaştı Türkiye. Bu, bana gurur ve onur veriyor. Burada bizim de ufak bir katkımızın olduğunu düşünüyorum.
O dönemde Almanya’da bir firma kurdum ve başarılı oldum. ITS geldi ve şirketi almak istediler. Verdikleri teklife dayanamadım ve sattım. Ancak sonrasında çok sıkıldım, Marmaros’a gittim, bir otel kiraladım. Ancak o süreçte stres beni etkiledi. İsviçre’ye gittim ve Bentour’u kurdum. Bu yıl 20. yılımızı kutlayacağız.
Düşündüğümde, 1968’den bu yana 30 Türk tur operatörü kurulmuş, ancak bunlardan sadece ikisi ayakta kalmış. Bu şirketlerin çoğu, hesapsızlıktan, aşırıya kaçmaktan ve birden fazla iş yapmaya çalışmaktan dolayı başarısız oldu. Tur operatörlüğü ile otelcilik farklı işlerdir; bunları bir arada yürütmeye çalıştıklarında başarısız oldular. Turizmi bırakmayı düşündüm ama Türk turizminin tecrübelerime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Peki, Türk turizminin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi dönemler ön plandaydı?
Türk turizminin önünü açan rahmetli Turgut Özal’dı. O dönemde Antalya ve Alanya’daki projeler hız kazandı ve turizmde büyük bir atılım yaşandı. Bugün Akdeniz Çanağı’nda en iyi turizm yapan ülkelerden biri haline geldik. Özal’ın turizme olan katkısı tartışılmaz. Elimden gelse bir otelin bahçesine heykelini dikmek isterim.
Özal dönemi hiç şüphesiz önemliydi, son dönemi nasıl yorumluyorsunuz?
Son dönemde turizmden gelen bir bakan olmasına sevinmiştik ancak turizm bakanlığı sadece otelcileri düşünür hale geldi. Oysa turizm, uçak şirketlerinden seyahat acentelerine kadar birçok farklı aktörü kapsayan bir sektör. Tur operatörleri nehrin kaynağıdır, nehri göle akıtan uçak şirketleri ve nakliyelerdir, göl ise otellerdir; eğer kaynağı kurutursanız gölü de kurutmuş olursunuz. Şu an sadece otellere öncelik verilerek kaynak dolayısıyla göl kurutuluyor.
Bakanlık, tur operatörlerini ve acenteleri göz ardı ediyor. Turizm, sadece otellerden ibaret değildir; bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Maalesef mevcut yönetim bunu sağlayamıyor. Turizmi gerçek manada kucaklayan bir bakana ihtiyacım var.
Turizmin geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
Turizm Bakanlığı’nın kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Turizm, bir genel müdürlük altında yönetilse ve otelciler ile diğer turizm paydaşları daha fazla söz sahibi olsa, sektör daha verimli olurdu. Türkiye’nin turizmde daha şeffaf ve adil bir yönetim anlayışına ihtiyacı var. Fiyatlar yükseldiği için turistler Türkiye’ye gelmekten çekiniyor. Bu durumu dengelemek için otelciler tasarrufa gitmeli, maliyetleri düşürmeli ve daha sürdürülebilir bir turizm politikası benimsemeli.
Sonuç olarak, her şeye rağmen turizm benim hayatım oldu ve ölene kadar da bu sektörde olacağım gibi görünüyor.
Turizm Bakanlığı’nın kaldırılması gerektiğini söylediniz. Bu konuda düşünceleriniz nedir? Bakanlık süreci hantallaştırıyor mu?
Evet, ben Bakanlık’ın faydasını görmedim. Tüm başarılarımızı kendi çabalarımız ve risklerimizle elde ettik, herkes için bu durum geçerli. Bakanlığın gerçekten bir katkısı olmadı.
Peki, sizce şu an pazar durumu nasıl?
Bakanlığın bütçesini reklama ayırmalarını öneririm. TGA’dan önce hep diyordum, Türkiye’nin turizmden milyarlar kazanabilmesi için 200 milyon dolar yatırım yapması gerekiyor. Bu yapıldı, ancak paranın nereye harcandığı belirsiz. Sadece birkaç televizyon reklamı görüyoruz Avrupa’da. Bu bütçenin bu şekilde harcanmaması gerek.
Avrupa pazarına kıyasla ülke turizmi şu an nasıl görünüyor?
Maalesef çok pahalandık. İstanbul’da içtiğim kahveyi Paris’te daha ucuza içiyorum, Frankfurt’ta eti %20 daha düşük fiyata alabiliyorum. Bu pahalılık, özellikle Türk tüketicileri korkutuyor ve başka ülkelere kaymalarına neden oluyor. Bu kayıp yavaş yavaş başladı. Otelciler için masraflar arttı, bu doğru. Ancak tasarrufa gitmeleri gerekiyor. Örneğin, alkolü paralı yapabilirler, böylece maliyetler düşer. Yemek çeşitlerini azaltmak, mutfak masraflarını da düşürecektir. Bu tasarruf, müşteri fiyatlarına da yansıtılabilir. Aksi takdirde bu gidişatla kaybedeceğiz. Zaten son dakikada karar veren bir ülke olduk; seneye bu son dakika müşterileri bile gelmeyebilir. Geçen yıl da bu uyarıları yapmıştım, aynı şekilde devam ediyor. Ben her kasımda bir değerlendirme yapıyorum. Geçen kasım da böyle olacağını söylemiştim, dinlemediler. Görünen köy, kılavuz istemez!
Değerli görüşlerin için çok teşekkür ederim Kadir Ağabey.
Ben teşekkür ederim. Umarım turizm sektöründe doğru adımlar atılır.