Baraner: “Elimizde Çok Büyük Bir Koz Var”
Turizm sektörünün duayen ismi Hüseyin Baraner: “Elimizde Çok Büyük Bir Koz Var” yazısını kaleme aldı.
İşte Hüseyin Baraner’in kaleme aldığı yazı…
Çok zor günler geçireceğimiz kesinleşti. Dünya turizmi yoğun bakımda. Turizmcilerin birikimleri güneşte kar gibi eriyor.
Şirketlerin hayatta ve ayakta kalma mücadelesi borçları kabartıyor. Galiba dünyada bir çok turizm şirketi değişimi yaşayamadan kapılarına kilit vuracak.
Bu yıkıcı krize karşı göğüs geren her ülkenin durumu birbirinden farklılıklar arz ediyor.
Kiminin parası bol,
Kiminin sosyal sistemi güçlü,
Kiminin kredibiletesi yüksek,
Türkiye maalesef bu üç kategoride de değil.
Ancak elimizde çok büyük bir koz var.
Türk turizm sektörü dünyanın en esnek yapısına ve ruhuna sahip.
Değişime en çabuk ayak uydurabilecek, oluşacak yeni müşteri taleplerini en hızlı karşılayabilecek sektör Türk turizm sektörü.
Genciz, çalışkanız, esneğiz.
Yoğun çalışan fedakâr, özverili turizm ordumuz var (Çoğu hakkını tam almasa da).
Ayrıca halen yeterince misafirperveriz; birbirimize pek iyi davranmasak da turistlere karşı nispeten daha kibarız.
Birlik ve beraberliği pek sevmesek de, hepimiz, başkan, kaptan, komutan, lider ruhluyuz.
Çoğumuz kendimizi bu ülkenin gizli kahramanı gibi görüyoruz.
İddialıyız. Başaracağız.
Ülkemizde olan bitenler bizi ara sıra ufalasa da, sallansak da , zıplasak da biz düşmeyiz: ayakta durmasını iyi biliriz.
En verimli ve yaratıcı halimiz kriz zamanlarında yeşerir biz Türk turizmcilerinin.
İhtisas konumuzdur kriz.
Zira esneğiz yaratıcıyız.
‘Kreatif flex refleksler’imiz hep alarm modundadır bizim…
Siz mutlaka biliyorsunuz da, ben burada bilmeyenler için yazıyorum:
Biz Türk turizmcileri yeni akımlara hemen ayak uydurur, müşteri neye para harcamak istiyorsa onu bulup getirir sunarız.
Müşteri doğa turizmi mi istiyor? Hemen en egzotik ağaçları bulup getirtip binaların dış cephelerine bile dikeriz. Lobilerimizı tropik kuğulu parklara dönüştürürüz.
Hiç sorun değil: Yeter ki müşteri istesin.
Türkiye’de destinasyon belediyeciliği zaten büyük bir maratona başlıyor.
Yakın zamanda hep beraber Belek’in en hassas teknik ekipman ve cihazlar ile çok boyutlu korunan dünyanın en ‘güvenli hijyenik hizmet ve servis alanı’ na dönüştüğüne tanıklık edeceğiz.
Bodrum’un ‘the unique Aegean health & romance pure peninsula’ olarak kendini kozmopolit dünyaya daha smart sunduğunu hayranlık ile izleyeceğiz.
Kemer gücünü küçük spor, wellness gibi outdoor yatırımları ile dağ eteklerine çekip Antalya Körfezine panoramik yeni bir boyut ve yaşam alanı kazandırarak Türk Rivierasına yeni bir perspektif sunması bizleri daha akıllı yatırımlara teşvik edecek.
Marmaris eski yeşilliği için seferber olacak. Apart otelcilik geri dönecek.
Alanya köylerine doğru Türkiye’nin gerçek subtropik hattını oluşturacak. ‘Alanya the Fruit City ‘ destinasyonu olarak tarım ile turizmi birleştirmek yeni hatlar açacak.
Side’ye gelen kalacak. Türkiye’nin bir numaraları longstay merkezi Side olacak.
Model Ayvalık ağızlarda bir slogan olacak.
Ayvalık küçük otantik hoş alanlarda yüksek ananevi gurme tatları bir mıknatıs gibi yeni tarz lezzet avcılarını tarihin antik rotalarından kuzeyde Truva, Assos, güneyde Bergama-İzmir hattından yeni deneyimlere davet edecek.
Kuşadası Didim arası dünyanın en uzun ve en donanımlı bisiklet yolu inşa edilecek. Didim, Priene, Milet Efes ağaçlandırılmış yürüyüş yolları ile birbirine bağlanacak. Her yıl yüz binler bu yollarda sadece tarih ve doğa eşliğinde yürüyecek.
İstanbul sadeleşecek, nüfusu azalacak. Kentin içinde kültür ve sanat mahalleleri ve yeni tarz çok işlevli etkinlik ve performans alanları çoğalacak. Balkon, teras, çatı yeşillendirmesi ve tarımı bir sanat akımına dönüşecek.
Anadolu’ya dünyanın en ilginç glamping, karavan tur mobil yatırımları zaten masada…
Ah be, hep söylerim.
Türkiye’yi turizmciler yönetseydi bu zor günlerde hiç bir sıkıntımız olmazdı.
Yıllardır ülkemizin vizyon eksikliğini biz dengeliyoruz.
Ülkeler arası kopan, bozulan ilişkileri biz tamir ediyoruz.
Türkiye’nin nakit parası da biziz.
Dünyadaki imajı da biziz.
Hatta bu zor günlerde sektörümüze burun kıvıran bankaları da biz hayatta tutuyoruz.
Yakışıklı banka genel müdürlerinin neşesinin kaynağı bizim alın terimiz ile sulanıyor…
Böyle olmasına rağmen gelecek iki yıl en çok biz Türk turizmcileri acı çekeceğiz. Yanacağız, tutuşacağız ama kül olmayacağız.
Pişeceğiz, olgunlaşacağız.
Bazılarımızın nefesi tükense de, takati kalmayıp gerilerde kalsa da, hatta düşse de sektör olarak daha sağlam temeller üzerinde daha verimli büyüyeceğiz.
Biz turizmciler yedi canlıyız.
Bu arada tabii zamanda durmayacak, hatta su gibi akacak, bizi yakan kızgın ateşin farklı ısı damarlarından süzülüp eriyerek yeni dünya şartlarının ortasına doğru sektör olarak akacağız.
Dirileceğiz.
En geç üç yıl sonra taze kan ve yüksek direnç ile perçinlediğimiz yeni yapılanmamız ile gerçek bir turizm ülkesi olarak yeniden doğacağız.
Çok çeşitleneceğiz.
Gülden otobanlar, yaseminden kordonlar, begonvilden renkli caddeler kuracağız.
Destinasyonlarımıza “papatya gibisin” diye nağmeler dizeceğiz…
Bugünün acıları gelecek verimli günlerin gübresi olacak.
Gençler turizmden vazgeçmeyin!
Hüseyin Baraner
hbaraner@gmail.com
GM Dergisinin Diğer Haberleri İçin Tıklayınız!