Dilimde tüy bitti; ama ülke halen aynı kafada. Ekonomi Bakanlığı verilerine göre konaklama sektörü bu yılın ilk iki aylık döneminde 40 otel projesi için 247 milyon dolarlık yatırım teşviği aldı.
Para analizde yayınlanan Çetin Ünsalan köşe yazısında turizmi ele aldı. İşte o köşe yazısı ; Bu 40 otelin 31 tanesi de yeni otel…. Yetmedi 187 milyon dolar gibi ezici bir rakamı da 4 otele ve bunlar da 5 yıldızlı oteller. Şimdi ben turizm sektörüne inanan bir gazeteciyim. Türkiye’nin mutlaka bu alana özel önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. Ama böyle de olmaz ki…
Geçen sene 10 milyonluk turist kaybını bir kenara bile koysanız, AB ile şu an yaşanan kriz, Almanya’daki turizmin vitrini sayılan fuarda Türkiye’nin bu sene boykot edilmesi için ortaya konulan çağrı, dünya ekonomisindeki daralma gibi sorunlar önümüzde duruyor.
Peki bu yatırım teşviklerini hangi gerçek üzerine vermeye devam ediyoruz. Sektör mensuplarının en çok katma değer elde edilen il olan İstanbul’da oda fiyatlarının üç yıl sonra üç yıl önceki seviyeye geleceğini açıkladığı bir ortamda.
Şu anda turizm bölgelerinde birçok tesis, yeterli müşteriyi bulamadığı ve maliyetlerini karşılayamadığı için elden çıkma noktasına geldiyse, meseleyi daha farklı bir boyutta tartışmak gerekiyor.
Zaten tüm doldur boşalt haberlere karşın, Rusya ile 2017 senesinde istediğimiz seviyeye gelmeyeceğimiz açık. Söylendiği gibi Ukrayna gibi ülkeler de problemi çözmez. Görünen o ki Avrupalı bu sene yok; Araplar deseniz, ne kadar gerçekten para bırakıyor; giderken verdiklerinden çok tahribatla zarar mı bırakıyor tartışmalı konu.
Daha önce de vermiş olduğum bir örnektir. Bakanlığı döneminde Zafer Çağlayan ile teşvikler üzerine bir sohbet ortamında kendisine şunu sordum: Teşvikli bölgelerden bahsediyorsunuz. Şimdi ben örneğin bu illerden birinde PVC profil fabrikası açmak istesem, destek alır mıyım?
Bakan Çağlayan teşvikli bölgede ise alabileceğimi söyledi. Ben de kendisine buna karşılık sektörün o dönem yüzde 30 kapasite ile çalıştığını ve bu nedenle kaliteden fiyata, rekabette ‘kan gövdeyi götürüyor’ durumu belirttim. Ne yazık ki bunun üzerine söylenecek bir şey yoktu; kendisi de söylemedi.
Özetle anlatmaya çalıştığım yatırımlar, teşvikler, belli bir planlama ve hedef doğrultusunda yapılmıyorsa, yarardan çok zarar getirir. Hele ki ortada bir de müşteri yoksa, ekstra yüklenecek sorumluluklarla firmaların batışına neden olur.
Bu nedenle birisi Ekonomi Bakanlığını uyarsın: Turizm sıkıntıda ve dağıttıkları para kendilerine ait değil. Bu ülke de altı delik çuvala para atacak kadar zengin değil.