Yaklaşan Noel tatili öncesi Antalya’nın süslenmediğinden yakınan eleştiriler, bizim sektörün kendi içinde değil ama kamuoyunda yeni bir tartışmayı başlattı.
Bir işletmeci tarafından dile getirilen eleştirilerin içeriği son derece basitti.
Antalya kent merkezinde ve ilçelerinde yaşamlarını sürdüren onbinlerce Hıristiyanın, büyük çoskuyla kutladıkları, Yeni Yıl ve öncesindeki kutsal günlerinde Antalya’nın neden süslenmediği, sorgulanmıştı.
İşletmeci; sözlerinin başında “hepimiz Müslümanız” diyerek inancını dile getirmiş, ardından Antalya’ya gelen turistlerin geceleme sayılarını biraz da abartarak, sözü; kent merkezinde birkaç gece kalacakların gidebilecekleri farklı mekanlar bulunmadığına getirmişti.
Herhalde Yılbaşı süslemelerinin ve kutlamaların, İsa’nın doğumuyla hiç bir ilgisi olmadığından, süreç içinde Hırsitiyanların; bu çok eski pagan geleneğinden kaynaklanan, İsa’nın dirilişi efsanesine dinsel içerik kazandırdıklarından da habersizdi.
Antalya B.Şehir Belediyesi sınırları içindeki Demre’de yaşadığı bilinen ve yeşil renkli elbiseleriyle simgelenen bu geleneğin yaratıcısı olan St.Nikolaus’un giysilerinin, sonradan Coca-Cola reklamlarıyla kırmızı beyaza dönüştüğünü de bilmiyor olabilirdi.
Belki de salt süslemenin her şeye yeteceğini düşünmüştü. Her neyse..
Ama Antalya’da önemli bir eksikliğin altı çiziliyordu.
Bir an ekonomik gerçeklik bu işletmecinin, iktidara -bilinen- duygusal yakınlığına baskın gelmiş diye düşünmedim değil..
Belleğimi yokladıkça; aynı işletmeci, ne kadınlar plajı uygulamasına ve ne de 4. Murat’ı anımsatan içki yasağına ilişkin hiç bir eleştiride bulunmadığını anımsadım.
Ve sonunda belleğim beni Phaselis’e kadar götürdü.. Tarihin merkezine kör hançer saplarcasına yapmaya çalıştığı konaklama tesisi için, objektif kamu vicdanını sarsan görgüsüz isteklerini ve kamuoyu önündeki savunmasını hatırladım.
Söyleyecek söz bulamadım.
Ama ne bu işletmeciye ve ne de Belediye Başkanına kızamadım. Antalya’yı bu anlayışa teslim eden bazı siyasetçiler aklıma geldi.
Sustum.