Avni Aker : “Seyahat Etmek ‘Yaşamaktır!'”
Uzun yıllardır turizm sektöründe yer alan Avni Aker, GM Turizm ve Yönetim Dergisi’nin okurları için yazdı.
Evliya Çelebi ” Ya şefaat, ya Resulallah” deyince, “SEYAHAT”; olarak anlaşılmış! Eskiler “tebdili mekânda ferahlık vardır” (yer değiştirmekte ferahlık vardır) dediğinde, amaç ; yer değiştirmek, ortam değiştirmek, farklı olan bir yere gitmek, bilinmeyen ufuklara yelken açmak olarak anlaşılıyordu.
Seyahat düşüncesi bile, bir çok kişiyi heyecanlandırır, kişinin hayal dünyasına dalmasına yol açar. Seyahat, kimileri için de hayal ettiği yerlere gitmek, kimileri içinse hayallerinin ötesinde yaşama özlemidir. Seyahat kelimesinin bizde çağrıştırdığı en önemli duygu belki de, yeni yerler görme heyecanı, farklı insanları kültürleri yaşama tutkusu da olabilir. Buna “yaşam tutkusu” da diyebiliriz. Çünkü, her seyahat bize çok farklı dünyaları tanımamıza ve bambaşka, sadece kendimizin algılayabileceği farklı güzellikleri yaşamamıza yol açar. Her seyahat düşüncesi, kişiye güç katar, mevcut gücünü arttırır! Geleceğe yönelik sürekli bir heyecan katar. Tutku da, sürekli heyecan duymak değil midir? Birbirine benzeyen yerler, birgün öncekinin aynısı gibi görünmeye başladığında, çoğunlukla yer değiştirmek, bulunduğumuz ortamı değiştirmek isteriz. Farklı olanı duyumsamak, öncekilerden farklı bir günü yaşamak, yaşamımızı anlamlı kılar.
“Seyahat, fikir değiştirmek, önyargıları değiştirmektir”
Seyahat, fikirlerimizi değiştirmek, peşin hükümlerimizi değiştirmektir. Gezdiğimiz yerlerde yaşadıklarımızı, beş duyumuzla algılarız. Algıladıklarımız, bizi hem başkalarının süzgecinden geçmiş bilgilerden arındırır, hem de kendi birikim ve deneyimlerimizi arttırır. Bu deneyimler kimi zaman bizleri sayfalarca yazıdan daha çok etkiler. “Çok gezen mi, yoksa çok okuyan mı bilir?” özdeyişindeki paradoksal hataya düşmemek gerekir. Gezen kişi aynı zamanda da
meraklı ve çok okuyan kişidir. O, sürekli olarak çevresinde ve dünyada neler olup, bittiğini sorgulayan kişidir. Farklı coğrafyaları, farklı kültürleri tarih boyunca neler yaşandığını merak eden kişidir aynı zamanda. Bu sorularına yanıt ararken okur, araştırır. Yoksa, içindeki merak onu yer bitirir.
Okudukları ile hiç bir zaman yetinmez, kendisini yeterli bulmaz, farklı yayınları araştırır, inceler, okur, seyahat etmeyi düşündüğü yerlerle ilgili tüm bilgileri ve ayrıntıları öğrenmeye çalışır. Sonuç olarak da merak ettiği yerleri görmek ister, o ortamlarda bulunmak, yaşamak ister. Öğrendiklerini, hayal ettiklerini deneyimlemek, oradaki havayı ortamı duyumsamak ister. Okudukları ile kendi deneyimlerini, kendi yaşadıklarını kıyaslar. Seyahat ettiği yerleri farklı bir gözle, farklı bir bakışla yeniden değerlendirir.
Kitaplardan veya başka kaynaklardan okuduklarınız, doğal olarak onları yazanların birikimlerini yansıtır. Orada görülenler ve yaşananlar tam olarak aynı şekilde size yansıtılamaz. Belki de o yazıyı yazanın birikimleri çerçevesinde, o sıradaki içinde bulunduğu ruh hali ile ilgili olabilir. Şüphesiz, günün farklı saatlerinde aynı noktadan, aynı açıyla çekilen manzara fotoğrafları da birbiriyle aynı değildir. Yazar, fotoğrafçı ya da film çekimi yapanlar orada o anda yaşadıklarının ancak bir kısmını bizlere yansıtabilirler. Oysa, seyahat eden kişi her gittiği yerde, kendi gözüyle, bilgisiyle, birikimiyle ve o andaki algısıyla farklı şeyler görür. Farklı şekilde o manzarayı duyumsar. Oradaki etkinlikte, yörenin insanları ile birlikte olmaktan, benzeri duyguları paylaşmaktan zevk alır. Yaşadıklarını anlatmaya kalksa da, o da bizlere diğerlerinden farklı şeyler anlatabilir. O anda beş duyumuzla hissettiklerimiz belki de tam olarak dile getirilemez! Seyahatlerimizde gördüklerimiz, duyumsadıklarımız tam anlamıyla yazıya, görüntüye aktarılamaz, ne kadar profesyonel de olsanız anlatılmaz, yaşanır!
Nazım’ın deyişiyle
“Yaşamak ne güzel şey be kardeşim!” dercesine…
Sevgiyle kalın…
GM Dergisinin Diğer Haberleri İçin Tıklayınız!