Adnan Soyaslan Yazdı : “VAR’MIŞ!!!”
Adnan Soyaslan “ Var’mış” Başlıklı Gm Turizm ve Yönetim Dergisi okurları için bir yazı kaleme aldı. Soyaslan’ını kaleminden turizmdeki son durum ve değerlendirmesi.
Bu “VAR” bildiğiniz futbol maçlarındaki “VAR” değil. Hani bir Var’mış, bir yokmuş olan “VAR”
Turizm çalışanlarının umudu Var’mış!
Otelcilerin Temmuz sonrası beklentileri Var’mış!
Yarım pansiyona dönüş Var’mış!
Sınırların açılması için umut Var’mış!
Otellerimizin Güvenli Turizm Sertifikası Var’mış!
Rus’ların Türkiye aşkı Var’mış!
Alman’ların Türkiye hasreti kabarmış!
Turizmci Covid-19 ile baş başa kalmış!
Türk turizmi derin yara almış!
Yıldız falına, kahve falına, su falına, iskambil falına ve hatta el falına baksak da, istihareye yatsak da Var ‘mıymış, yok muymuş karar veremiyoruz.
Önce yok’ları sıralayalım.
Uçak yok.
Turist yok.
Yeni personel istihdamı yok.
Acentelerin ön ödemelerini geri ödeyen yok.
Yapılan ön ödemelere karşılık turist gönderen acente yok.
Sertifikasız otel açmak yok.
Bedava sertifika da yok.
Hasta olan turiste ücretsiz tedavi yok.
Otelcinin hasta misafire yaptığı harcamaları karşılayan yok.
Acentenin kayıplarını karşılayan yok.
2020’ye dair ışık yok.
Turizm’de umut yok.
Turizmcinin de umudu yok?
Zaten, artık turizmci olmak isteyen de yok.
Var’ları da sıralayalım mı?
Covid-19 var.
Son günlerde en çok karşılaştığım soruyu sizlerle paylaşmak isterim.
Ağabey, geçebileceğimiz başka bir sektör ya da başka iş var’mı?
Bunun anlamı nedir?
Artık kimse turizmden bir gelecek beklemiyor.
Personeli, yöneticisi, öğrencisi, yani bu işten ekmek yiyen ve yemeye niyeti olan insanlar, birer birer sektörden kaçış yöntemini araştırıyor.
Peki, biz ne arada bu hale geldik?
Tek sebep Covid-19 olabilir mi?
Sanmıyorum…
Bu süreç çok önceden başladı. Biz ne zaman daha fazla turist için daha fazla otel yaptık, ne zaman daha çok para kazanmak için daha çok yatak yaptık, işte o zaman süreç başladı.
Hele bir de sezonu uzatmak için yeni yollar bulup, bu yeni yollara yatırım ve tanıtım yapmak yerine, kısıtlı bir yüksek sezon için bol yatak, bol personel sistemine geçtik ya, işte o gün sarı öküzü verdik.
4 -6 ay için personel al, sezon sonu askıya al, yeni sezonda yeniden çağır, turizm işçisini sezonluk tarım işçisi kıvamına getir, sonra da bırak kalifiye eleman bulmayı, vasıfsız elemanı bile bulamaz, güven veremez olduk.
Şimdi o elemanları bulmak şöyle dursun, halen turizmden umudu olan personel dahi gelmek istemiyor.
Turizm yerine, perakende şirketlerinde kurye olarak çalışmayı tercih eder hale geldiler.
Turizmciler orta sınıfın aristokratlarıdır…
Turizm çalışanı vizyonerdir, kültürlüdür, adab-ı muaşeret kurallarını iyi bilir, ne yenir, ne içilir, nerede yenir, ne şekilde yenir, nasıl oturulur, nasıl konuşulur, siyaset, spor, moda, sanat, kültür, güncel haberler ve daha birçok konuda kendini yetiştirir. Misafire hem ülkesi hem de dünya hakkında bilgiler verir, her türlü konuyu konuşup tartışabilecek bilgi ve görgüye sahiptir.
Sonuçta Turizm bir kültür alış verişidir. Bir ilişkiler silsilesidir.
Biz turizm personeline yatırım yapmayı bırakınca, bu aristokratlar da turizmi terk ettiler.
Büyüklerin gençlere koçluk, mentörlük yaptığı, kariyer planlaması ile onları motive ettiği, kültür aşıladığı, kısaca insana yatırım yaptığı dönemler geride kaldı.
Bunun yerine, talepte bulunan, vermeden alan bir sistem içinde, turizm personeli sıradan bireyler haline getirildi.
Şimdi turizm gelirlerimiz elli milyar ve hatta yüz milyar dolar olsa da, turizm personeli sezonluk işçi statüsünden çıkabilir mi dersiniz?
Turizmci kardeşim merak etme sen!
Eğer aristokrat oldunsa, kendini yetiştirdinse, iyi yöneticilerle çalıştınsa hiç merak etme.
Sadece ne yapmak istediğine karar ver yeter. Mutlaka başarırsın.
Bırak, seni bardak, tepsi, paspas, bilgisayar klavyesi, yabancı dil, dans figürü, deterjan, gübre olarak görenler düşünsün.
Bu günler geçecek, elbet milyonlarca turist yeniden gelecek.
Devran dönecek.
Herkes bir gün aristokratlara tekrar ihtiyaç duyacak.
Kalite, kaliteli insanlarla sağlanır.
Turizm çalışanlarımızı sahipsiz bırakmayalım.
2 yorumlar
Bravo Adnan Bey! Bu derin ve yerinde düşüncelerinizden pay çıkartması gerekenlerin (yüzlercesi, binlercesi olmalı!) sessiz kalmayı tercih etmeleri çok acı değil mi?! Umarım bir şekilde, bir yerde karşılaşma, sohbet etme fırsatı da buluruz. Ukrayna’dan saygılar, selamlar.
Tebrikler altına imza atılacak yazı..