İş Seyahatleri Ve Covid-19 Sonrası Trendler, Yaklaşımlar…
Zaman değiştikçe insan da değişiyor ve alışkanlıklarımız, dünyaya bakışımız, isteklerimiz ve hedeflerimiz de farklılık gösteriyor. Seyahat ihtiyaçlarımız da tıpkı diğer her şey gibi sürekli bir devinim içinde. Keşfetmek istediklerimiz ve farklı deneyimler yaşama arzumuz, değişen zaman ve bakış açımızla doğru orantılıdır ve seyahatin ulaşılabilir olduğu bu çağda dünyayı deneyimlemek aynı zamanda kendi dünyamızda da fark yaratmak anlamına gelir.
Teknoloji çağının gereksinimlerinden biri olan dijitalleşme, hem en uzak coğrafi bölgeyi bizlere yakın kılarken, bir yandan dünyada olup biteni fark etmemizi de sağladı. Hem teknoloji hem de 2020 ile birlikte yaşadığımız COVID-19 salgını, bizi hiç olmadığı kadar çevrimiçi uygulamalar ve sanal dünyayla yan yana getirdi. Bu da gösterdi ki yaşadığımız bu çağda ve sonrasında dijitallik önemini artıracak ve bununla birlikte aynı zamanda kitleler arası artan bir sorumluluk duygusu da getirecek. Evlerimize kapandığımız, seyahat kısıtlamaları yaşadığımız ve öncelikli olanın sağlımız olduğu pandeminin ardından, yeni insanlarla ve yeni yerlerle daha güçlü bir duyguyla seyahat etme ve keşfetme ihtiyacı, çok daha yakın bir bağ kurduğumuz ihtiyaç olacak. Bu durum hem kişisel seyahat amacımızda hem de iş seyahatlerimizde bazı yenilikleri de beraberinde getirecek. Aslında dünyanın değişen seyahat algısında şimdiye kadar daha niş bir kitleye hitap eden bu algı, yakın zamanda iş seyahatlerini şekillendiren bir çerçeve olacak.
Yaşadığımız pandemi çağına, sosyal uzaklaşma çağı dememiz yanlış olmaz. Bu süreçte kendimizi daha çok doğada mola verirken bulduk. Geniş ve açık alanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduk. İyi beslenmek, iyi hissetmek ve özgürlük, değerini biraz daha artırdı. Glamping camping gibi konfor olanı yüksek kampçılık başta olmak üzere doğada yaşamak bize iyi hissettirdi. Dünyanın geneline bakıldığında büyük karavan şirketleri bu süre zarfında %650 artışla rekor rezervasyon rakamlarına ulaştı. Bu da bizlere gösteriyor ki gezginler ekosistemi dengelemek ve doğanın inşasına katkıda bulunmak için önemli bir rol oynayıcı. Metropol kentleri de bu inşaya katkıda bulunmak için şehirleşmeye olan bakış açılarında yeni bir çağ başlattı. Örneğin Kopenhag, piknik ve balıkçılık için kullanılabilen yüzme, kano veya tekne ile erişilebilen yapay adalardan oluşan bir takımada inşa etmeye başladı bile.
İş Seyahatlerinde Farkındalık Zamanı
Dünya uzun zamandır turizmde daha ayrıcalıklı rotalar, daha farkındalık sahibi turistler, daha ‘bakmakla görmek’ arasındaki farkı anlayabilen bireyler ile eş zamanlı bir değişim içindeydi. Dünyanın turizm destinasyonları da bir süredir bu bilincin oluşmadan önceki süreçte etki eden olumsuzluklarıyla baş etmekteydi. Günümüzde bir turizm kavramı olarak karşımıza çıkan ‘aşırı turizm’, ‘ekoturizm’, ‘sürdürülebilir turizm’ gibi kavramlar, 2020 ile birlikte hem sektörün hem de seyahate bakış açımızın değişimini gerçekleştirecek.
Seyahat endüstrisinde dünyanın en büyük pazarlama uzmanları arasında yer alan MMGY tarafından yapılan bir araştırmaya göre Amerikalı gezginlerin % 60’ı iklim değişikliğiyle ilgili endişelerinin önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde yeni rotaların oluşmasında etkili olacağını söylüyor. Aşırı turizmin azaltılmasında rol oynamak isteyen global gezginlerin oranı ise %54.
Bu kapsamda iş seyahatlerinin de aynı kalamayacağı aşikar. Şirketlerin potansiyel müşterilerini artırma, global marka bilinirliğini görünür kılma, yeni ortaklık ve iş birlikleri kurma amaçlı yaptıkları iş seyahatleri, çalışan gezginlere de yeni bir vizyon aşılama hedefini taşıyacak. Şirketler sadece ‘satış’, ‘karlılık’, ‘müşteri’ bağlamının yanı sıra çalışanlarına kültürel deneyim kazandırma, böylece şirket vizyonunu dünya çapında bir noktaya taşıma ve çalışan bağlılığını daha güçlü bir konuma getirme gibi kuvvetli bir temel atmayı da vizyoner iş seyahatleri ile yapabilecek. Buna göre 2020 ile birlikte önümüzdeki yıllarda iş seyahatlerinde aşağıdaki kavramların öne çıkması kaçınılmaz görünüyor.
Aşırı Turizm: İtalya ile başlayan ve dünyanın en çok ziyaret edilen ülkeleri ile devam eden aşırı turizm kavramı, çevreyi korumak ve bilinçli gezgini meydana çıkartmak için alternatif rotalara ve mevsimsel zamanlamaya odaklanıyor. Popülerliğin getirdiği aşırı kalabalıklaşma, yerel halkın yaşam tarzlarına müdahale ederek onların yaşamlarında kalıcı değişikliklere neden olacağı için önüne geçilmesi ön görülen bir kavram. Daha izole tatilleri tercih ettiğimiz pandemi döneminden önce de izole olmak isteyen tatil severler, ‘aşırı turizme’ karşı olarak kalabalık destinasyonları tercih etmiyor; farklı rotaları keşfetmek için planlarını yapıyordu. COVID-19 döneminden sonra da aşırı kalabalık destinasyonlar, yerini farklı rotalara ve alternatif ziyaret dönemlerine bırakacağa benziyor.
Sürdürülebilir Turizm:Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sürdürülebilir turizm uzun zamandır üzerine çalışmalar yürütülen bir kavram. Doğaya, çevreye, kültürel miraslara saygıyı temel alan sürdürülebilir turizmde gezgin memnuniyeti de aynı sürdürülebilirlik içerisinde yer alıyor. Önümüzdeki yıllarda daha çevreci, daha yeşil ve daha sürdürülebilir iş seyahatlerinin bizi beklediğini net bir şekilde söyleyebiliriz. Şirketlerin imajları için de oldukça değerli bir noktayı vurgulayan sürdürülebilir turizm, turizm haricindeki sektörlerin kurumsal kimliklerinde de belirleyici bir görev olarak yer alacak.
Sorumlu Gezgin:2020’de yayımlanan Cape Town Bildirgesi’ne göre sorumlu turizm turistler ve ev sahipleri arasında saygıyı teşvik etme olarak anlatılıyor. Çeşitliliğe saygı duyan, doğal ve kültürel mirasın korunmasına katkı yapan sorumlu turizmi benimseyen sorumlu turistler, yerel halkla daha anlamlı bağlantılar kurar ve kültürel, sosyal ve çevresel sorunları daha iyi anlayarak keyifli deneyimler yaşar. Bu da bizlere gösteriyor ki çalışan gezinler sadece ‘iş odaklılık’ değil ‘kültürel farklılıkları’ da kavrayabilen profillere sahip olacak.
Ekoturizm: İlk kez 1992 Rio Çevre Zirvesi’nde sürdürülebilir bir dünya ve çevre için ortaya konan kriterlerle şekillenen ekoturizm, turistlere fayda sağlamak ve bozulmamış çevresel gezi rotalarına yönlendirmek üzere amaç benimsemekte ve buna yerel nüfusun sosyo-ekonomik katılımını da sağlamaktadır. Doğal alanlara duyarlı turizm akımı olan ekoturizm, bu özelliği ile sürdürülebilir kalkınma aracı olarak da görülmektedir. Buna göre iş seyahatlerindeki rotaların ekoturizm çerçevesinde planlanması da, yeni iş seyahatlerinin özelliklerinden biri olması bekleniyor.
Jeoturizm: National Geographic Traveler’ın getirdiği bir tanım olarak jeoturizm, ‘yer hissine’ odaklanıyor. Jeoturizm turistlere jeolojik ve jeomorfolojik oluşumları göstererek yer küreyi tanıtmayı hedef alıyor. Doğa dostu turizm akımlarından biri olan jeoturizm bu bakımdan sürdürülebilir yerel kalkınmayı destekliyor ve önemli bir konumda yer alıyor. Türkiye gibi jeoturizm alanlara sahip ülkelerin kurumsal seyahat organizasyonlarında özel bir ayrıcalık olan ‘bleisure’ seyahatler için jeoturizm bundan sonra adını daha sık duyacağımız bir amaç olacak.
Gönüllü Turizm :Topluma geri dönen projelerde gönüllü olarak yer alınmasını esas alan seyahat şekli olan gönüllü turizm, emek karşılığı maddi bir çıkarım olmadan tatil yapılmasını sağlıyor. Yani bir işe yardımcı olmanız o işin karşılığında tatil yapmanız anlamına geliyor. Bu kimi zaman bir çiftlik işi kimi zaman da eğitim ya da çevre üzerine oluyor. İş seyahatleri yapan çalışan gezginler, sosyal sorumluluğa dayalı bir seyahat programı oluştururken aslında kurumların geleceğe miras bırakacakları büyük bir değeri de ortaya koymuş olacaklar. / Kaynak Hıs Travel Araştırması