La Casa De Papel’de Bir Türk DJ İmzası
Son yılların en çok dinlenilen ve müzik piyasasında dünya listelerini alt üst eden DJ yıldız Burak Yeter ile GM Dergisi Genel Yayın Müdürü Selçuk Meral keyifli bir röportaj gerçekleştirdi. Yeter, DJ’liğin Türk turizmine ve Türkiye Tanıtımına katkısı hakkında konuştu. Başarılı DJ dünyaca ünlü Dizi La Casa De Papel ’in Remix müziklerini yaparak Dünya Sahnesinde Türkiye adını duydurmanın gururunu yaşadı!
Sizi tanıyabilir miyiz?
Aranjör, DJ’liğin yanı sıra inşaat mühendisliği ile uğraşıyorum.
Son yıllarda dünya listelerine girdiniz. Şarkılarınızın ve kliplerinizin izlenme ve dinlenme oranları hakkında GM Dergi okuyucularına bilgi verir misiniz?
Pop starların yeni adı artık DJ olarak geçiyor. DJ’ler artık tek bir sanatçı olarak milyonlarca insanı eğlendirebilecek bir kapasiteye sahip. Eskiden U2 ya da Madonna gibi bilinen starlar stadyumları tek başına doldururdu. Ancak son yıllarda DJ’ler de stadyumları doldurabiliyor. Bunun sebeplerinden birincisi, popülerlik, ikinci sebebi ise DJ’lerin masraflarının daha az olması. DJ’ler daha fazla kitleye hitap edebiliyor. Müziğini yaptığım Tuesday şarkısı 78 ülkede birinci oldu. Şuanda ise Türkiye rekoruna sahibim. Shazam ve I Tunes’de birincilikler elde ettik. Yaptığım Tuesday şarkısı ise hala yükselişte. En son takip ettiğim kadarıyla Meksika’da da Tuesday adlı şarkım birinci oldu. Günümüz kısa vadeli şarkıların dışında Tuesday şarkısı uzun yıllar kalitesini koruyabilecek bir şarkı oldu. Daha sonra ise La Casa De Papel’in remix müziklerine imza attım. Yaptığım o şarkı da İtalya ve çevresinde bir numaralı şarkı oldu. Şuanda en son çıkardığım Friday Night adlı şarkının üstüne yoğunlaşıyoruz. Friday Night şarkısı için 1970 ve 1980’li yılların müziği olan funky müziğinin yeniden uyarlandırılmış hali diyebiliriz. Yaptığım bu soundlar tamamen dünya soundu. Herkesin rahat bir şekilde dinleyebileceği bir müzik. Kısaca yaptığım şarkılar sadece belli bir kesime hitap etmiyor. Benim de avantajım bu olsa gerek.
La Casa De Papel’in müziklerini yapmanız size ne tür avantajlar kazandırdı?
La Casa De Papel’in remix müziklerini yapmam bizim için çok büyük bir haber oldu. İlk kez bir Türk’ün, böyle büyük bir dizide bir parmağı oldu. Basında da çok geniş yer buldu. Özellikle bu haber İtalya ve İspanya basının da çok geniş yer aldı. Şuanda Youtube’da bir videomuz var. Klibi Kolonbiya’da çektik. Dizi sahnelerinden belli sahneleri de klipte yer verdik. Klipimiz tamamen La Casa De Papel konsepti ile çekildi. İzlemenizi mutlaka tavsiye ederim. Şuanda 40 milyon gibi bir izlenme elde ettik. Ve hala klip izlenmeye devam ediyor.
“2500’e yakın öğrenci yetiştirdik”
Bir Türk olarak siz “Türkiye markası”nı oluşturuyorsunuz. Bu konuda ihtiyaçlarınız veya önerileriniz var mı?
Tabii, ihtiyaçlarımız olabiliyor. Biz İstanbul’da en büyük DJ okulunu açtık. Yaklaşık 2500’e yakın öğrenci yetiştirdik. Los Angelas’a da bir okul açmayı düşünüyoruz. Amacımız bu işi gelecek kuşaklara öğretip onlara faydalı olabilmek. Çünkü bir Türk olarak neden olmasın mantığıyla gidemeyeceğimiz bir yer yok. Türkiye olarak birçok alanda uzmanız ancak müzik anlamında çok gerideyiz. Bunun sebebi ise tek düze kullandığımız soundlardan kaynaklı. Ancak son iki senede bu soundları değiştirdiğimizi düşünüyorum. Özellikle ben geçen yıl Tomorrowland gibi çok özel sahnelerde performans gösterdim. Bu benim için çok büyük bir avantaj sağladı. Çünkü Türkiye’den ilk kez bir sanatçı böylesine büyük bir festivalde sahne aldı. Bu bizim için bir başlangıçtı. Daha iyi şeyler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Özellikle 2020’de 10 tane yeni şarkım var. Her ay muhtemelen yeni bir şarkı çıkaracağımı düşünüyorum.
Siz Antalya’da filizlenen bir sanatçısınız. Bu anlamda Antalya’nın size nasıl katkıları oldu? Ya da sizin Antalya’ya nasıl katkılarınız oldu?
Antalya’da çalıştığım yıllarda otel bölgesinde çok ciddi çalışmalarımız oldu. Almanlar, İngilizler ve İskandinav ülkeleri beni dinlemeye geliyordu. Beni şimdi kendi ülkelerinde görünce şaşırıyorlar. Bu benim için önemli bir koordinasyon, çünkü yıllar geçiyor ve siz onların ülkesinde müzik yapıyorsunuz. Binlerce ya da on binlerce insana müzik yapıyorsunuz. Bu anlamda Antalya’nın bana çok büyük bir artısı oldu. Antalya’da piştim diyebilirim. Pişirdiğim yemeği de şimdi yurtdışındaki dinleyicilerimin servisine sunuyorum.
“50 otelde sahne almayı planlıyoruz ”
Bir DJ’in turizme katkısı ne olabilir?
Bir DJ tek başına milyonlarca kişiye müzik yapabilir. Milyonlarca kişinin ruhunu değiştirebilir. Bulunmuş olduğu yerden uzaklaştırıp herhangi bir yere götürebilir. Bunun için biz turizm anlamında bunu kullanıp geçen yıl orkestram ile beraber bir proje başlattık. Daha çok otellerde yapılabilecek bir işti ancak bunu ulusal bir platforma taşıdık. DJ’lik gençlere hitap ediyor diyebilirim ancak orkestra 7’den 70’e insanları güldürebilecek, ağlatabilecek bir yetiye sahip. Biz de bu proje üzerine yoğunlaştık. Özellikle oteller bölgesinde çok fazla performans göstermeyi düşünüyoruz. Geçtiğimiz yıl Antalya ve bölgesinde 12 otelde sahne aldık. Bu yıl 50 otelde sahne almayı planlıyoruz.
Otellerde sahne almanız sizin güncelliğinize etki ediyor mu?
Elbette. Özellik otellere gelen misafirler “Bu bir Türk mü?” diye soruyorlar. Çünkü yaptığımız sound tamamen genele hitap ediyor. Türk ezgilerimizden kopamıyoruz. Yeni soundlarla her ay onlarla bütünleştiriyoruz. Onları harmanlıyoruz. Turistler beklentimizin üstünde beğeniyor. Biz de onlar için elimizden geleni yapıyoruz.
“Bu sadece Başlangıç”
Son olarak bütün şarkılarınız dünyada toplamda ne kadar izlenmiştir?
Tuesday şarkısı toplam olarak 750 milyon kez izlendi. Türkiye’de gördüğümüz 550 milyonluk rekor hala tarafıma aittir. Bunun için oldukça mutluyum. Ancak az önce bahsettiğim gibi bu sadece başlangıç. Diğer yaptığım soundlar şuanda elimde bekliyor. Şuan sadece çıkaracağım zamanı bekliyorum. Onun için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Bu yüzden çok hızlı hareket etmek istemiyorum. Bir şarkının pişme oranı 3 yıla tekabül ediyor. Tuesday’i biz 3 yıl önce çıkardık ve şarkı hala daha yükselişte. Bu da demek oluyor ki bu şarkılar için biraz daha beklememiz gerekecek.