Sarpedon Travel’ın Genel Müdürü Behiçe Coşkun Çakır” ilk defa bu sezon hangi bölgenin ne kadar fiyata satılacağını bilemediğimiz için bölgesel bir fiyatlama yapamadık, önceden her şey daha kolaydı” dedi.
GM DERGİ ÖZEL HABER
Kısaca sizi tanıyalım.
Turizm hayatıma 1996 yılında stajyer olarak başladığım Turtess Turizm’den 2012 yılında ürün müdürü olarak ayrıldım. Hemen akabinde 2012 yılında İntourist’e üründen sorumlu genel müdür yardımcısı olarak göreve başladım. Bir yıl sonra genel müdürlük görevini aldım. Yüzde 75’i Thomas Cook’a ve 25’i de Ruslara ait bir şirket olan İntourist’in Türkiye’deki incoming şirketi Sarpedon’dur.
Acenteler, turizmin gizli kahramanları sizlersiniz, bu konuda yaşadığınız sıkıntıları ve artık çözüme ulaşması gereken en önemli konular nelerdir?
Turizm cenneti denilen Antalya’da şuan en büyük sıkıntı, kalifiye personelin yetişmiyor olmasıdır. Üniversitelerin turizm bölümü mezunlarından Rusça bilen personel bulamıyoruz. Dolayısıyla bu açığımızı yabancı personel ile çözüyoruz. Yabancı personel istihdamı konusunda çalışma izni almak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Çatı kuruluşu olan TÜRSAB’ın bu sıkıntıları çözmek için acentelerle bir araya gelmesi gerekiyor. Bir diğer sorunumuz ise; bizim gibi ülkeye döviz girdisi sağlamayan, herhangi bir konaklamalı tur paketi satışı gerçekleştirmeyen ve dolayısıyla hiçbir riski olmayan, A Belgesi sahibi sokak acenteleri diye adlandırılan işletmelerdir. Bu işletmelerin tur satışı dışında başka herhangi bir faaliyeti olmamasında dolayı istihdam ettikleri personel sayısı 5-10 kişiyi geçmiyor. Üstelik bu işletmeler çoğunlukla yaz sezonunda açık oldukları için genel istihdama katkıları da tartışılabilir diye düşünmekteyim. Bizim gibi işletmelerin ise turistlerin havaalanına inmesi ile başlayan ve uçağa binip ülkelerine dönene kadar geçen süreçteki sorumlulukları yerine getirebilmemiz için üstlendiğimiz riskler ve maliyetler kat be kat fazladır. Neticede ülkemize gelmiş olan turistlere satılan turların maliyetini etkileyen unsurlardan biri de acentelerin kendi maliyetleridir. Bu işletmelerin tur fiyatlarının bizlerin fiyatlarının çok altında olması turistlere verilen servis kalitesi ve standartlarını etkilemekte ve bu da genel çerçevede ülke turizmine olumsuz yansımaktadır. Dolayısıyla her ne kadar belge bazında aynı gibi görünsek de yurtdışından direkt olarak ülkemize döviz girdisi sağlamayan bu acentelere A sınıfı işletme belgesi verilirken bazı düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Peki, tur satışlarından bahsetmişken tur satışlarındaki son yıllardaki oranları bizimle paylaşır mısınız?
Malum, 2016 yılı turizm için hiç yaşanmamış kabul edilen bir yıl. 2015 yılı ile kıyasladığımızda, gelen turistlerin tura çıkış oranı % 50 düşüş göstermiştir. Bunun acente gelirlerine yansıması da olumsuz olmuştur. Fiyat anlamında örnek verecek olursak; 2015 yılında gelen kişi bazında sezon sonu tur satış ortalaması 40 – 45 Dolar iken 2017 yılı sonuna gelinirken bu ortalama ancak yarısına yaklaşabilmiştir. Bu düşüşün en büyük gerekçelerinden biri küresel ekonomik daralma neticesinde turistlerin tur satın alma gücünün azalması ve daha önce belirtmiş olduğum gibi sokak acenteleri ile olan haksız fiyat rekabetini sayabiliriz.
Tur satışlarını artırmak için Antalya genelinde neler yapılmalı?
Ülke tanıtımında öncelik verilen deniz, kum ve güneş yerine kültürel varlıklarımızı ön plana çıkaran bir pazarlama stratejisi uygulanması halinde talepte artış yaratılabileceğini düşüyorum. Bunun yanı sıra Ören yerleri için alınan giriş fiyatlarının düşürülmesi durumunda tur fiyatları da buna paralel olarak geri çekileceğinden turistler için daha ulaşılabilir olacaktır. Incoming Acenteleri programlarına aldıkları Ören yerlerinin tanıtımlarını profesyonel rehberlerle yapmaktadır oysa sokak acentesi olarak adlandırdığımız işletmeler aynı turu yarı fiyatına satmakta, müze ve ören yerlerini programlarında turistlerin isteğine bağlı olarak ilave ücret karşılığında yer vermekte ve çoğunlukla bu ören yerlerine giriş dahi yapılmamaktadır. Dolayısıyla kültürel varlıklarımızın tanıtımına yönelik yapılan bu organizasyon amacına ulaşmamaktadır.
Acentelere katkı sağlamak için alt yapı anlamında ya da turları çeşitlendirmek için Antalya’nın nelere ihtiyacı var, Şehrin ne üretmesi gerekiyor?
Şehir hiçbir şey üretmiyor. Turizmin başkenti olan Antalya’nın turistik bir merkezi yok. Kaleiçi belki ama mevcut koşullarda yeterli değil. Turistleri artık rahatlıkla gidip gezdirebileceğimiz veya gelen turistlerin şehir toplu taşıma sistemiyle ulaşabilecekleri bir yer kalmadı. Hep kıyaslıyoruz ama İspanya güzel bir örnek oluşturuyor. Şehir meydanları, sokakları ve korunmuş tarihi dokusuyla Turistler şehri yaşayabiliyor ve bundan esnafta faydalanıyor dolayısıyla. Antalya’da böyle bir yer yok ne yazık ki. Yerel yöneticilerin bu konuda kendilerini geliştirmek amacıyla yurt dışına gidip, buralarda turist gibi gezip görüp uygulamaya geçmeleri gerekiyor. Sadece kendi pencerelerinden bakmamalılar. Sadece oteller değil burada sunulan hizmet. Otellerin bulunduğu beldelerde talebi arttırmada çok büyük önem taşımaktadır. Ciddi yatırımlarla oteller yapılıyor, misafir memnuniyeti ön planda tutuluyor ancak misafir otelden çıktığında aynı görselliği bulamıyor. Toplu taşıma ile ilgili geliştirmemiz gereken çok büyük eksikliklerimiz var ki marka kentlerin en büyük özelliği altyapı, yerleşim ve ulaşım planları yapılırken işlevsellik ve görselliğin göz önünde bulundurulmasıdır. Bizim bu konuda yol almamız gerekiyor. Küçük işletmelerin yerini şimdi alışveriş merkezleri aldı. Turist şehirden uzaklaştı. Turistin canlı bir şehre ihtiyacı var. Şuan 4 yıldızlı otel müşterisini ultra lüks otellerde ağırlar hale geldik. Bu profildeki turistlerde otelden çıkmıyor ve para harcamıyor.
OTEL YATIRIMLARINA BİRİLERİ DUR DEMELİ
Peki; bu durum nasıl düzelir?
Avrupa pazarı turist sayısı tekrar geçtiğimiz senelerdeki sayılara yükselirse düzelebilir. Turizmde pazarlarda bir denge oluşur ise bu denge de birçok şeyi düzeltebilir. Ancak başlangıç olarak kesin çözüm için otel yatırımlarına birilerinin dur demesi gerekiyor. Her sene planlama yapılmadan binlerce yatak devreye giriyor ama bu otellerin kaç paraya kimlere satılabileceği yeterince analiz edilmiyor. Arz fazlası sebebiyle bu kez otellerde kendi aralarında rekabet ediyor ve bu konaklama fiyatlarını geri çektiği için maliyet baskısı sebebiyle hizmet kalitesinin de düşmesine sebep oluyor. Uzun vadede bu ülkemize gelen turist profilinin değişmesine yol açacaktır.
Mısır açılırsa bizim için tehlike olur mu 2018 yılında?
Bu tur operatörü ile alakalı bir durum. Eğer tur operatörü Türkiye’den vazgeçmezse sıkıntı olmaz. Tur operatörü Türkiye’den para kazanmaya devam ederse, aynı koltuk sayısını korur Türkiye’ye destek vermeye devam eder. En büyük avantajımız Rusya’da Türk tur operatörlerinin olması. Ama tur operatörü zarar etmeye başladığı an operasyonun yönünü değiştirebilir. Mısır’ın bir avantajı da maliyetlerin düşük olmasından dolayı otel satış fiyatlarının daha uygun olmasıdır. Ayrıca tur satışlarında bizde ki gibi rekabet olmamasında dolayı karlılık oranı daha yüksektir. Bu sebepten dolayı tur operatörleri Mısır’a yönelirse 2018 yılındaki bir sorunumuz da Mısır olabilir.
Son yıllarda Türkiye’den para kazanmak zor, bu koşullarda kolay para kazanacağı yeri tercih ederse …
Evet, dediğiniz gibi her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu durum turizm ile ilgilenen herkes için geçerli, otel acente fark etmiyor. Maliyetler her sene artarken gelir düşmekte. Bu da büyük bir dezavantaj bizim için.
Son olarak Türk turizmi ne zaman düzelir?
Arz talep dengesinin göz önünde bulundurularak ayakları yere basan bir planlama ile düzelebilir diye düşünmekteyim. Yani yatak sayısını arttırarak ülkemize gelen Turist sayısını arttıramayız. Turizme sadece otel olarak bakmamak lazım şehirleriyle, doğasıyla, yaşam tarzıyla ve kültürüyle bir bütün olarak pazarlayabilmemiz lazım.