Bilindiği üzere turizm ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden birisidir. Üstüne üstlük bu hacimde bir ciroyu ülkemize kazandırmak için çok büyük yatırımlar yapmak dahi gerektirmiyor.
Yapılması gereken ülke güzelliklerini vitrine çıkarabilecek basit altyapı hamleleri ve zaten özel teşebbüsün götürdüğü konaklama ve ulaşım gibi enstrümanlar. Hal böyle iken pamuklara sarılıp el bebek gül bebek tutulması ve görülmesi gereken bu sektörün ciddi toplumsal ve sosyolojik etkileri de var. Turizm, toplum davranışlarını, tüketim ve kullanma alışkanlıklarını da doğrudan etkiliyor. Gelişmiş ülkelerden gelen turistlerin günlük yaşantılarında kullandıkları alışkanlıkları gittikleri, ziyaret ettikleri yerlerde gözlemleniyor ve yeni alışkanlık ve tutum olarak kabul görülüyor. Gelişmiş ülkelerden gelen turistlerin alışkanlıkları doğrultusunda destinasyonların alt yapılarını etkiliyor ve asgari olması gerekenler belli altyapı yatırımlarına dönüşüyor.
Bu altyapı yatırımları muhakkak ki yöreye ve bölge halkına kalıyor ve onlar tarafından da kullanılmaya başlandığından toplumsal alışkanlıklar edindiriyor.
En basitinden Anadolumuzun zenginliklerinden olan ören yerleri, doğal güzellikleri ve daha nice özellikli yerlerden gelen turist grupları için otoparklar, otopark kuralları, çöp kutuları, tuvaletler, fotoğraf çekme noktaları, Batı kriterlerinde uyulması gereken Hijyen kurallarına uygun lokantalar, lokanta içi sunum-organizasyon, gıda güvenliği, ürün çeşitliliği v.s bunların tamamı asgari müşterekler olarak turizmciler tarafından kabul edilip sonrasında gelen yerliler tarafından da yenilik ve güzellik olarak kabul görüyor.
Dünya standartlarında otellerimiz ve otellerimizin özel alanları muhakkak ki ülke genelindeki standartların çok üzerinde bir durum arz ediyor. Özellikle otel ve dinlence amaçlı ülkemize gelen ve vaktinin büyük çoğunluğunu otellerde geçiren turistlerin, turistik bölgelerin yereli ve hinterlantları ile teması yok denecek seviyede ve toplumsal etkileşime çok az. Lakin kültür turizminde durum çok farklı ve turistler bölgeleri direk etkiliyor. Bu sebeple ülkemize gelen kültür turistinin turizm endüstrisine katkılarının yanı sıra sosyolojik etkilerini de göz ardı etmemek gerek. Tam da bu noktada “Hangi Turist” konusu ciddi bir önem arz ediyor. Toplumsal gelişmişliğin üst seviyede olduğu Orta ve Kuzey Avrupa, Kore ve Japonya, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi kaynak pazarlardan gelen kültür turlarının ticari yanının yanı sıra sosyolojik etkileri ve katkıları daha farklı olabiliyor. Konuya bu yönü ile yaklaşıp bu bölgelerden kültür turizmi yapan tur operatörleri ve acentaların belki farkında dahi olmadan üstendikleri toplumsal gelişmeye yönelik bu durum irdelenmeli ve teşvik edilmelidir.
Son dönemde bölgemizde yaşanan güvenlik sorunları sebebi ile özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kültür turizmi durma noktasına geldi. Hayatlarını bu bölgelere tur organize ederek idame eden kültür turu acentaları ciddi zorluklar çekmektedir. İlgili kurumların ve bakanlığın bir araştırma grubu kurarak sorunların tespit edilmesi ve bu acentalara acil destek sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde bu acentalar teker teker kapanacak yüzlerce kişi işsiz ve bu bölgeler turistsiz kalacaktır. İlerleyen dönemde konjenktür düzelse dahi bu sefer bu tarz turizm yapan acentalar artık olmayacak, bu bilgi birikimi kısa sürede yok olacaktır. Bu Acentaları ve Acentacıları kaybedersek telafisi olmayacaktır!
Sefa Altınay
SAYD Yön.Krl Bşk.