We-Flytour-GM-Banner-Animation
atf_banner-02
Anasayfa Güncel KOLTUK DEĞİL, ZİHNİYET MÜCADELESİ

KOLTUK DEĞİL, ZİHNİYET MÜCADELESİ

GM TURİZM VE YÖNETİM DERGİSİ

Tarih boyunca Anadolu topraklarında her zamana efsane kadınlarımız olmuştur. Nene Hatun, Kurtuluş savaşında önemli başarılar kaydeden Komutan Fatma Seher Erden (Kara Fatma), Şerife Bacı…

Duruşu, düşünceleri ve cesaretiyle, yeni dönemin kadın kahramanlarından biri olabilecek adı CHP’nin yeni liderleri arasında gösterilen Emine Ülker Tarhan, GM Turizm ve Yönetim Dergisi yazarımız Aylin Özkan ile birlikte, gündeme dair çarpıcı bir röportaj gerçekleştirdik.

photo

GM – Potansiyel genel başkan adayı olarak görülüyorsunuz,  parti içinde ‘koltuk değil, zihniyet mücadelesi’ yönündeki açıklamalarınız var? CHP’nin zihniyeti nasıl değişir?

Evet, CHP yönetiminin değişmesine ilişkin talep ve beklentim kişisel değil ilkeseldir. Kaybolan ilkeleri ve umudu bulma özlemidir. bunları tartışmak için Genel Başkanın müdahil olmayacağı bir tartışma ortamı istedim. Açıklamam kısmen sonuç vermiştir, en azından partiyi büyük bir yenilginin ardından, seçimsiz bir kurultayla 2015 genel seçimlerine gitmekten vazgeçirmek de önemli. Ama bakıyoruz, tam aksi bir demode anlayışla  Türkiye’nin geleceği, delege hesapları ile karartılıyor. Yönetimin manipüle ettiği baskın bir kurultayla geçiştirilmek isteniyor. Biz Başbakan istifa etmeden seçime girmesin demiştik, çünkü iktidar gücüyle süreci etkileyecekti.  Sayın Genel Başkan da aynısını yapıyor, oysa eleştirdiğiniz hiçbir şeyi siz yapmamalısınız, aksi halde insanlar size güvenmez…

Türkiye’nin bu olağanüstü döneminde özellikle genel seçimde AKP’nin anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması, Cumhuriyetle hesaplaşma, sınırlarımızdaki tehditler, güçlü bir iktidar alternatifi yaratmayı zorunlu kılmışken, bu önemsenmiyor, çözüm arayışlarının önü kesilmek isteniyor. Daha şimdiden kurultay, hesap verme veya hesap sorma değil, hesap yapma, yer kapma kurultayına dönüştü. Önseçimi bile kaldırmak istiyorlar. Hatırlayın önseçimden 12 Eylül darbecileri de çok korkardı. Bu kadar kurnazlık  kurgulayan  bir anlayış halktan oy almaya niye yeterli gelmiyor anlamıyorum?.

CHP’nin zihniyeti tekrar umut etmeyi, unuttuğu iktidarı hedeflemeyi başarabildiği ölçüde değişecektir. Küçük olsun benim olsun yaklaşımlı tasfiyeci niyetler bir kenara bırakıldığında, “ben” değil “biz” sözcüğü egemen olduğu halde, farklı düşünce ve yaklaşımlara karşı demokratik hoş görü özellikle yönetimce gösterilebildiği durumda  ve güçlü, akıllı ve dinamik kadrolarla bu zihniyet de değişmiş olacaktır.

GM – Meclis’te düzenlediğiniz basın toplantısında CHP liderine istifa çağrısı yaptınız. Genel başkanlığa aday olacak mısınız?

Benim derdim  koltuk  değil,  ancak doğru zamanda ve örgütlerin ve halkın desteğiyle bir gün bir kadın genel başkan neden olmasın?

GM – Bundan sonraki süreçte sizce ne olur?

Bu zihniyetle devam edilirse başarısızlık yazgımız olur. Bu da CHP’ye emek vermiş, gönül vermiş herkese hakarettir. Partinin kendi değerleri üzerinden yükselmek,  halkı ikna etmek, partiyi bir çekim alanı haline getirmek yerine, sürekli savrulması başarı getirmez. İnsan hakları, bölüşüm, özgürlük, eşitlik, yoksullukla mücadele yerine sürekli aday ithal etmek olacak şey mi? Bakın,  bu topraklarda  özgürlükçü, kimseye bağımlı olmayan, aydınlanmacı kadrolara bugün daha çok ihtiyaç var.  Işid’in sınırlarımıza dayanıp, kafa kestiği bugünlerde laik bir hat oluşturmaya daha çok ihtiyaç var.  Bu ihtiyaca CHP cevap verecekken AKP’yi taklit etmeye çalışıyor ve gün gün inandırıcılığını yitiriyor.

GM – CHP’nin bugün içerisinde bulunduğu tartışmanın tek sebebi Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi mi? Yoksa öncesi var mı?

Cumhurbaşkanlığı seçimi göz göre göre kaybedildi. Benim daha en başında “yanlış bile değil ” dediğim hata yapıldı. Katılım konusu, iki turlu seçim gerçekleri göz ardı edildi. Bence bir yönetimin kendini var kılan değer ve felsefesinden utanmaması gerekirdi. Utanıyorsanız niye o koltuklarda oturursunuz ki?  1930’ların CHP’si göndermeleriyle aslında Atatürk’süz bir CHP ve Türkiye özlemi anlatıyor, AKP ağzıyla konuşuluyor. Bunu CHP içine sindirebilir mi? Diğer yandan adayın partinin geçmişini diktatörlükle özdeşleştirmesi,  emekten, özgürlükten, kadın haklarından, eşitlikten, hele hala adaletten hiç söz etmemesi, Gezi olaylarına bakışı vs. kabul edilebilir miydi?  CHP tabanı da kabul etmedi, kan uyuşmazlığı vardı. Katılımın düşmesi nedeniyle,  güçlü bir adayla alabileceğimiz seçimi ilk turda kaybettik. Daha da utanç verici olan yönetim kendi özeleştirisini yapmak yerine oy vermeyi reddeden seçmenleri suçladı. Yenilgiyi zafer kabul eden, kendini değil de seçmeni suçlayan “hastalıklı” bir anlayış değil mi bu? Üstelik sol söylem Demirtaş’a teslim edilerek oy artırmasına da neden oldular. Oysa kendi ideolojinize sağlam tutunursanız savrulmazdınız. Sorun sadece bu seçim değildi, savrulup durmanızdı. Öyle bir iki kişiye ettirdiğiniz temelsiz entel laflarla sadece “sol illüzyon” yaratabilirsiniz ama gerçek halkçılıktan gün gün uzaklaşırsınız.

GM – Kemal Kılıçdaroğlu’nu bugüne kadarki seçimlerde nasıl buldunuz?

Benim değil halkın nasıl bulduğu önemli ve o da ortadadır. Başarının ölçütü üretmek, ikna etmek ve kazanmaktır. Yerel seçimlerde Antalya, Mersin, İskenderun, Adana, tüm Akdeniz kıyı şeridini kaybettik. Eridik, eriyoruz. Karadeniz’de, Doğuda yokuz, İzmir’de 8 ilçeyi kaybettik. İlk kez oy kullanan genç seçmenler CHP’ye oy vermedi.  AKP’nin onca yıpranmışlığına, yolsuzluklarına rağmen oldu bunlar. Stratejik hatalar, özgüven eksikliği, ilkesizlik bizi bu günlere taşıdı. Ve bu yönetim halâ  zafer edebiyatını yapabiliyor. Köşke adayımız çıktı da bizim mi haberimiz yok. Anlaşılır gibi değil. CHP’yi sadece kendi partileri sayıyorlar oysa CHP halkın partisidir. Kimse unutmasın.

GM – 2015 yılında CHP Kemal Kılıçdaroğlu ile devam ederse parti ne kadar oy alır? Genel seçimler için öngörünüz?

Böyle giderse bu güne kadar ne olmuşsa o olur. Değerlerine inançsızlıktan kaynaklanan söylem zaafiyeti inandırıcılığı da yok ediyor.  Cumhurbaşkanlığı seçimi son uyarıydı. Değişim ve kazanma umudunu yitirmek bize her seçimde sahip çıkan fedakâr insanlarda sandığa küskünlük yaratır. Umarım yanılırım.

GM – CHP neler yapmalı?

CHP medyaya bakmak yerine halkı dinlemeyi bilmeli. En büyük hata ideolojik zafiyettir. Kendine inanan parti inandırır, eninde sonunda kazanır da. Tabanını inkar etmeyen, aksine yönetime taşıyan her parti kazanır. Sorun çok, bir örnek. Kadın erkek eşitliğini getiren bir anlayış ama kadın temsilinde dibe vurmuşuz. Kota filan hak getire. Kağıt üstünde var ama yaşamda yok. Kadınları engellemekten vazgeçmeli, kadın-erkek eşitliğine inandığını broşürlerle değil, uygulamalarla göstermeliyiz. Kaç kadın belediye başkanı, kaç meclis üyesi, milletvekili var? Kadın grup başkanvekili AKP’de bile var bizde yok. Hiç mi değerli kadın arkadaşımız yok? Kadın ve gençler engelleniyor. Söz dinler susarsanız sizden iyisi yok, bir süs biblosu değil kadınlar, yaşayan, çalışan, sorgulayan, üreten kadınlar sadece kadın kollarında broşür dağıtmamalı. Hatta kadın kolları kaldırılmalı. Her kademede eşbaşkanlıklar tartışılmalı. Yaşlılar ve yoksullar için yerel yönetimler daha çok çalışmalı. Düşünün herkes bir gün yaşlanacak ve herkesin bir yaşlı annesi babası var onlarla ilgili yaşamı kolaylaştırıcı şeyler üretmeli.  Geçmişinden utanmamalı ama  saplanıp da kalmamalıdır. Hepimiz cumhuriyetin okullarına, öğretmenlerine borçluyuz. Devlet okulları güçlendirilmeli.  Yoksulların, güçsüzlerin, hele hele gençlerin kendini ihmal edilmiş hissetmediği bir ülke nasıl yaratılır kafa yormalı. İnsanımızı suçlamamalı, onların içgüdülerine, sağduyusuna, değerlerine inanıp güvenmeli. Gezi direnişinden dersler çıkarmalı. Eleştirdiğimiz RTE yöntemlerini kullanmamalı. Çünkü, samimiyetle, güven vererek muhafazakarları da ikna etmek mümkündür. Sol eğer özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik demekse CHP sadece bunlara sahip çıksa bile yeter. Bunlar aklıma gelenler ama bu konuda kafa yorup ciddi bir çalışma yaptığımı da söylemeliyim.

GM – Sizce CHP her eve girebiliyor mu?  Ne düzgün gitmiyor?  Yanlış olan neler var? Hakkınızdaki tasfiye söylemleri için ne düşünüyorsunuz.

Her ev mi? Kendi evine bile giremiyor durumuna düşürüldü. Cumhurbaşkanı adayını açıkladıktan sonra eminim yöneticiler kendi çocuklarına bile açıklama yapamadılar. Bırakın her eve girmeyi bazı bölgelerde, illerde, ilçelerde bile yokuz.  Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra şezlongçular diye halk suçlandı, söyler misiniz Doğudakiler, Karadenizdekiler de mi şezlongtaydılar da bize oy vermediler? Bu anlayış, seçmeni anlamaya yanaşmayan yönetimin seçmeni aşağılamasından başka nedir?

Tasfiye söylemlerine gelince, düşünün, kendi hatalarını sorgulamak yerine Bizlere Akp’ye çalıştığımız gibi utanç verici suçlamalar bile yapıldı. Biz biber gazına boğulurken, gençlerin tırnağına zarar gelmesin diye meydanlarda başbakanın hedefindeyken, Gezi’den bucak bucak kaçan asıl şezlongçular,  bize solculuk dersi vermeye kalkışıyor ya daha ne olsun? Başbakanın aile dostunu cumhurbaşkanı adayımız yapmak onlara göre makulse bana göre değil.  Hala yine olsa onu gösterirdik, doğru aday diyorlar evet çatı aday, rte yi ilk turda seçtirmek isteyenler için gerçekten doğru adaydı. Bu süreç de kimin ne olduğunu anlamamız için gerçekten doğru bir zamandı.

Akp’ye asıl çalışanlar kim biliyor musunuz,  Tek derdi memleket filan değil, koltuk olanlar, solculuğu lüks restoranlarda yapanlar,  viski masasında ülke kurtaranlar yöneticilerdir asıl Akp ye çalışanlar… bizim gibi namuslu, mütevazı, çalışkan insanlar değil. Ankara’nın doğusunu görmemiş, lüks semtlerin dışına çıkmamış yöneticilerden yıllarca bu ülkenin  dört bir yanında ülkesi ve insanı için gece gündüz çalışmış,  birinin alacağı herhangi bir ders de yoktur.

Söyleyin, hangi lider her cephede mücadele  etmiş milletvekili arkadaşlarını “hastalıklı” ilan eder? “bunları milletvekili yaptığım için pişmanım” nasıl der?. Asıl pişmanlığı siz yaratmadınız mı diye soranlar da olabilir oysa. Ben içtenlikle destek olmak için gelmiştim. Ve benim gibi saygın geçmişleri, mücadeleleri  olan insanlar farklı düşününce nasıl  düşman safa konulur? Ben bir turuncu koltukla var olmadım ki. Ama asıl önemli olan şu, rakip parti, ülkedeki iki oydan birini almasına rağmen herkesi kazanmaya çalışıyor, bizimkiler ise tasfiyeden bahsediyor. İdeolojik hicbir derinliği olmayanlar temsil ettiğimiz her değeri küçümseyerek “ kovacağız onları”  filan diyorlar. Eğer CHP’de iseniz ve ulusal değerleriniz yoksa asıl bu sorgulanmalıdır. Bana yeryüzünde ulusal değerlerini küçümseyen bir devlet adamı gösterebilir misiniz? Bu saldırılara, değerlerinin  küçümsemesine nasıl teslim olur bu parti? Partiye ait bazı ilkeleri bile Akp’ye kaptırıyorlar haberleri yok.

GM – Bu şartlarda siz olsaydınız istifa eder miydiniz?

“Şahsi sorumluluk aldım risk benimdir” deseydim ve sonuç hezimet olsaydı aynı gün istifa ederdim.

GM – Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması sizce AKP’yi böler mi?

Başka bir partinin iç sorunu üzerine politika yapılmaz. Başka bir partinin bölünmesinden, zaafa düşmesinden faydalanmayı beklemek yerine kendi gücünle iktidar olabilmek daha değerlidir.

GM – CHP ‘nin Cemaate yakınlığı konuşuluyordu, bu doğru mu ya da bu konudaki söylentilere ne diyorsunuz?

AKP ve cemaat ülkede devletin çivisini birlikte çıkardı. Muhalifleri ezmek için yargıda hukuksuzluk canavarını  birlikte yarattı. Tamam asıl sorumluluk devleti yöneten ve işine geldiğinde teslim eden Akp dedir. Şu anda ittifak bozulmuşsa bu bir çıkar kavgasıdır. Bu kavga iyi kötü kavgası değil ki,  bir tarafı savunuyormuş görüntüsüne asla girmememiz gerekirdi. Ancak, bu algı oluştu. Rte, yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi boyunca meydanlarda bu iddiayı seslendirip suçlamalar savurdu. Maalesef parti yönetiminden güçlü ve vurgulu bir inkar duyulmadı. Zımnen kabul yönünde söylemler ve davranışlar oldu ve parti her iki seçimde de bundan dolayı oy kaybetti. Tabanımız düne kadar AKP-Cemaat ittifakı ile yapılanları unutmadı ve yarın ne yapabileceğini de endişe ile öngörmekte, yarın düşman kardeşler barışırsa ne yapacaksınız?

GM – Size göre CHP ‘nin bu duruma gelmesinin nedeni ne?

Buna kalıcı muhalefet zehirlenmesi denebilir. Bu şekilde umutlar tüketiliyor, hareket ve taban dinamizmini yitiriyor. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan vahim hatalarda olduğu gibi içe kapanıyor, taban sandığa gitmiyor. Bu şekilde bir şeyin değişmeyeceğini düşünerek sandığa ve dolayısıyla demokrasiye küsüyor. Ancak yönetim halen tüm bunları görmemezlikten geliyor elinde sopa neredeyse seçmeni dövmeye kalkıyor. Kendisi yerine halkı suçluyor. Oysa  son seçimde seçmen yeni bir siyasal tavır ve duruş geliştirdi bence. özellikle tıpış tıpış söylemine karşı, aslında bir tür Gezi tarzı kitlesel eylem sergiledi.  Sandığa gitmedi. İçine sinmediği bir aday, siyasi yapı ve oluşum tespit ettiğinde, pasif bir direniş geliştiriyor sandığa gitmeyerek veya gidip oyunu iptal etme şeklinde. Cumhuriyet tarihinde ilk kez böylesine geniş ve kitlesel bir boykot olmuştur. Bu şezlong mezlong saçmalık ve sığlıkları ile açıklanamayacak kadar anlamlı ve önemlidir. Bunun ciddiyetle tahlili gerekir. Zira özellikle bizim seçmenimiz bir siyasal duruş ve eylem yöntemi olarak uygulamış ve öğrenmiştir, gerektiğinde yine kullanacaktır. Siyasal düzlemde özellikle muhalefet adına bir şeylerin değişmediğini görürse toplum, daha geniş kapsamlı sandık boykotlarının olmayacağını kimse ön göremez.

GM – CHP Atatürk’ten uzaklaşıyor mu?

CHP bu yönetim anlayışıyla Atatürk’ten sadece uzaklaşmıyor,  tasfiye ediyor. Atatürk’süz bir CHP ve Türkiye özlemi duyuluyor. Sadece RTE’nin yeni Türkiye’sinde değil anlaşılan mevcut yönetimin yeni CHP’sinde de Atatürk’e yer yok.

GM – Gelecekte yönetim değişmezse, CHP ‘nin durumu ne olacak? Bir ön görünüz var mı konu ile ilgili?

İki ihtimal var, buna karar verecek. Ya, bu yönetim anlayışı değişir, ya da, aynı tas aynı hamam misali her hezimetin ardından kendi kendine ben başarılıyım diye zekamızla alay etmeye devam edecek.

Biraz da  Türk turizmine değinecek olursak;

GM – Ülke tanıtımında seçim süreci sizce nasıl bir yankı uyandırdı dünyanın gözünde nasıl bir etki yarattık?

Çevremize baktığınızda terör, ateş topu, kafa kesen örgütler… bunları gördüğümüzde her şeye karşın bu ülkede özgür seçimler yapılabiliyor hala. Bu da Atatürk’ün Cumhuriyetinin bir kazanımı ve mirasıdır. Özgür seçimler ve işleyen bir demokrasi ülkemiz açısından bir referans ve tanıtım unsurudur elbette ama görünürde ve göstermelik olmaması kaydıyla.

GM – Seçim ve gezi olayları  dünya basınında yer aldı, Türk turizmini nasıl etkiler bu durum?

Gezi süreci bizlerin de içinde yer aldığı tarihimizin en kapsamlı sivil ve barışçıl eylemleriydi ve o ölçüde de iktidarın hışmına ve devlet terörüne maruz kaldı. Bu yaklaşım, ülkemizin tüm demokratik birikim ve kurumlarına bir ihanetti aslında.. genç canlar gitti, organ kayıpları oldu, çok acı günler yaşadık. Bunların hepsi yeraldı dünya basınında kimine göre hoş değil belki ama bence ama bunun yanısıra, baskılara, zulme boyun eğmeyen, doğa katliamına, özgürlüklerin kısıtlanmasına duyarlı, kitlesel tavır koyan bir toplum algısını da pekiştirmesi açısından çok önemlidir.  Sokağa çıkanların haklılığını, Türk halkının barışçıl eylemlerinin haklılığı da dünya tarafından alkışlanıp onaylandı aynı zamanda. Halka değil devlet terörüne karşı bir tepki oluştu. Turizmi etkilerse ancak bu açıdan etkiler.

GM – Türkiye tanıtım ve turizm politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP iktidarı döneminde Türk turizminin yeterli ilgiyi göremediğini düşünüyorum. Bunun altında biraz da ideolojik kaygılar olabilir özellikle yabancı turist açısından.  Oysa Türkiye sahip olduğu sahil uzunluğu, yayla, dağ ve kayak olanaklarıyla tam bir turizm cenneti. Antalya da bu alanda bir lokomotif. Kültür ve inanç turizmi olanaklarımız da oldukça geniş. Anadolu bir açık hava müzesi gibi işte en son ortaya çıkarılan Göbekli Tepe tüm bilinen tarihi alt üst etti. Ancak tüm unsur ve alanlarıyla turizmin hak etmiş olduğu desteği ve ilgiyi görmek mümkün değil. Bizim iktidarımızda tüm bu turizm alanlarına özel bir ilgi ve emek harcanacaktır. Alt yapı sorunlarının çözümünde gerekli tüm politikalar uygulanacağı gibi yetişmiş iş gücü istihdamına yönelik tedbirler de yerine getirilecektir. Bu sektörde Avrupa’da birinciliği yakalamak hayal değil.

GM – Siyasetçilerin Türk turizmi ile ilgili bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ya da nasıl olmalı?

Elbette belirli ideolojik ve dünya görüşüne dayalı yaklaşımların haricinde siyasetçilerin söylem bazında da olsa Türk turizmi ile ilgili olumsuz bir bakış açısının olacağını iddia etmek haksızlık olacaktır. Ancak olgu, söylemin ötesinde ciddi proje ve politikalar gerektirmektedir.

GM – Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Her şeye rağmen güzel günler göreceğiz, bu topraklar geçmişte çok daha kötü günlerin aşıldığına şahittir. Belki zorlanacağız ancak tüm sorunları çözecek birikim ve kapasiteye sahip olduğumuzu düşünüyorum.

Yorum Yaz

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.