Turizm sektöründen kaçış kavimler göçüne döndü.
Gençler bu sektöre uzak duruyor.
Yeni başlamış olanlar bir ya da iki sezon sonunda bırakıyor.
Sektörde belirli bir süre geçmişi olanlar ise, emekli olacakları günü iple çekiyor.
Bazıları bu cümleyi kullanmayı pek sevmediklerini söylerler;
“Ben demiştim.”
Tam tersine, ben bu cümleyi kullanmayı çok severim. Zira zamanında doğru analizleri yapmak ve gelecekteki riskleri öngörmek bir meziyettir. Bu meziyete bağlı olarak, haklı çıkmak da büyük bir keyif nedenidir. Ben “ ben demiştim” demeyi severim.
Bu günleri neredeyse on yıl önceden haber verdik
Dedik ki;
Turizm sektörüne ilgi azalıyor.
Gençler başka alanlara kayıyor.
Bunları söyledik.
Geldik bu güne.
Bu sorun sadece Türkiye’de değil, genel olarak bütün Dünyada sektörü tehdit ediyor. Avrupa otel endüstrisi de eleman bulmakta zorlanıyor.
Küresel bir işgücü krizi patlamak üzere.
İşletmelerde neler oluyor?
Otel odaları temizlenmiyor.
Yiyecek ve içecek birimlerinde servis bitik.
İşletmeler, dil bilmeyen, asık suratlı insanlarla dolu.
Güvenlikçilerde, görev yaptıkları yerin bir toplama kampı olduğu algısı var gibi.
Otel ile konuk arasındaki iletişim kopmuş durumda
Ne oluyor? Neler olacak?
Çalışanlar, artık bir karar vermekle karşı karşıya kaldılar.
Sordukları ve cevabını bulamadıkları birkaç soru vaı;
– Turizm ve Otelcilik sektörünün geleceği var mı?
– Ben, kişisel olarak Turizm ve Otelcilik sektörüne güvenebilir miyim?
Başta büyük zincirler olmak üzere, oteller bu soruna çare arıyor. Temel soruya cevap bulmak için çabalıyorlar. Giden yetenekleri nasıl geri getirebiliriz?
Şimdi sektör yöneticileri için düşünme zamanı
Yetersiz ve başarısız çalışan müşteri kaybettirir.
Turizmden uzaklaşan nitelikli çalışanları nasıl geri kazanırız?
Mevcut çalışanları kaybetme riskini nasıl bertaraf ederiz?
Çalışanların yaşam kalitelerinin yükselmesi için neler yapabiliriz?
Kadroların daha üstün nitelikler kazanması için ne yapmalıyız?
Yaşanan sıkıntılı sürecin artıları ve eksileri
İlginç olacak ama artan maliyetlerin ve işgücü yetersizliğinin olumlu bir etkisi var. İş sahipleri işletmeleri için yüksek donanımlı işgücü arayışına yöneldiler.
Sektörde çalışmaya talep azalsa da, geri kalanların donanımlı olduğu görülüyor. Onlar akıllı bir manevra ile sektöre giriş için ideal zamanın bu günler olduğunu düşünüyorlar. Bu da konaklama işletmelerinin en ideal adayları seçmeleri için fırsat yaratıyor.
Bu günler, konaklama endüstrisinde çalışmaya tutkusu olan çalışanlar için bir avantajdır. Böylece daha fazla iş fırsatına sahiptirler. Bu dönemde, daha yüksek ücretlerle ve daha uygun koşullarda iş bulma şansları her zamandan daha yüksektir.
Ancak, madalyonun iki yüzü var. İşverenler, azalan ş talebi arasından en donanımlı olanları seçme şansına sahip olacaklar. Bununla birlikte, işe alma ve değerlendirme süreci uzayacak. Daha fazla dikkat edilmesi gerekecek. Daha fazla zaman ayrılacak.
Öte yandan işgücü maliyetleri artmaya devam edecek
Bu da iş sahiplerinin finansal dengesini olumsuz etkileyecek. Konaklama fiyatlarına zam yapmak gerekecek. Bu da rekabeti zorlayacak.
Bu seçenekler arasında, “araştırmalar ortalama Y Kuşağı çalışanının ömür boyu bir işle ilgilenmediğini, bunun yerine esneklik ve iş-yaşam dengesi aradıklarını” gösterdiğinden, çalışanlara esnek çalışma programları sağlamak daha popülerdir.
Yaşanmakta olan işgücü yetersizliği ve maliyetler işverenleri daha farklı yaklaşımlara yöneltecek. Burası çok net. Mevcut çalışanlarını korumak için yollar arayacaklar.
Nitelikli işgücünü çekmek için paketler hazırlayacaklar
Karlılık oranlarını düşürmeksizin, daha esnek programlar, daha kısa vardiyalar, daha etkileyici sosyal haklar gibi yolları deneyecekler.
Araştırmalar Y ve Z kuşakları için bir gerçeği vurguluyor.
Bu kuşağa mensup çalışanlarda işyerine uzun süreli sadakat yok.
Onlar bir işyerine ömür boyu bağlanma taraftarı değiller. Bunun yerine arada bir değişiklik, esneklik ve iş yaşam dengesini önemsiyorlar.
Training and Corporate Communications Director
Kilit Hospitality Group
Adil Gürkan
1 yorum
Adil Abi,
Kalemine sağlık! Çok hayati bir durumu \”Türk Turizminin Geleceği\” hem işletmeler hem de yarınlarımız olan evlatlarımız açısından ele almanız takdire şayandır.
Saygılarımla,
Tarkan Dursun