We-Flytour-GM-Banner-Animation
We-Flytour-GM-Banner-Animation
Anasayfa Aktüel BUBYO Dekan V. Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İlban: Türk turizminde kalitenin önemi

BUBYO Dekan V. Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İlban: Türk turizminde kalitenin önemi

GM Haber Merkezi

Türkiye’nin genel görüntüsü içinde bugün sokağa çıktığınızda bir turizm destinasyonu olsun ya da olmasın ülkenin hemen her yerinde turizm unsurları hayatın içine sıkı sıkı sarılmış ve önemli bir fonksiyon olarak yer almıştır. Öyle ki içinde bulunduğumuz iklim, doğa veya şehir hayatı, tesisler ve niceleri, turizm sektörünü bilinçli ya da bilinçsiz yaşamamıza olanak tanır. Birazda sektörle ilgili isek birazda sektörü tüketici olarak deneyimliyorsak, koca koca konaklama tesislerimizi, birçok alana hitap eden yiyecek içecek işletmelerimizi, her an kullanıma hazır ve uygun olan ulaştırma şirketlerimizi fark etmemek neredeyse imkansızdır. Ve genellikle bu görünen fiziki yapılara göre turizm sektöründe hemen bir kalite kıyası yaparız. Çoğunlukla da ülkemizin turizm olanaklarının kalite seviyesinin yukarıda olduğuna karar verebiliriz. Ancak doğru yaklaşım, turizmi doğru ifade edebilmek, turizmde kalite algısını tasvirleyebilmek adına misafirlerimiz de bizler gibi mi düşünür? Ya da onların ALGILADIKLARI kalite değerlendirmeleri neleri kapsar? Ülkemizde hangi unsurlar kalite algısını oluşturur? Soruları turizme yönelik kalite algısında birkaç kelam etme motivasyonunu da bir turizm akademisyeni olarak zorunlu hale getiriyor.

Evet, gerçekten ülkemizde gerek konaklama işletmeleri gerekse yiyecek içecek işletmeleri olsun dünyanın birçok ülkesine göre fiziki kaliteleri çok yüksek, bina yapıları olarak çok daha genç ve modern yapıda işletmelerdir. Ancak bugün bin odalı, Antalya’da faaliyet gösteren bir konaklama işletmesinin Her Şey Dahil Sistem ile işletildiğini düşündüğümde, turistlerin mimari yapıları ne kadar önemseyebileceği soru işaretleri yaratmakta bende. Birçok noktada turistin tatiline olumlamalar yaratan bu sistem içerisinde, turistin beklediği sıralarda geçirdiği sürelerde, yeni tüketici modeli ile donatılmış kişilerin israflara olan bakış açılarında HDS nin turistin algıladığı kaliteye çok olumlu dönüşler sağlayacağını sanmıyorum. Bununla birlikte HDS’nin yarattığı bir diğer olumsuzlukta şüphesiz nitelikli işgücü sorunu! Bugün geniş bir yelpazeden bakıldığında, Türkiye dünya sıralamasında ilk 6 hedefini gerçekleştirmişse elbette ki sektör içerisinde yetişmiş alaylı diye tabir ettiğimiz işgücünün büyük katkısı ile bu hedefine ulaşmıştır. Ancak, günümüzde kalite algısını yukarı çekebilecek en önemli unsurlardan biriside eğitim almış nitelikli işgücüdür! Eğer dünya sıralamasında ilk üç hedefimiz varsa eğitim alarak sektöre kazandırılmış personel sayısını muhakkak artırmamız gerekmektedir. Bu noktada bilhassa yükseköğretim kurumları ile bakanlığın pilot çalışmalarla desteklenmiş yeni projelerle bu soruna çözüm araması gerekiyor.

Hem yetişen turizmci öğrencilerin sektörde kalabilmesi hem de sektörün yarattığı kalite algısının iyileştirilebilmesinin anahtarı olarak görebiliriz bu faaliyetleri.
Türkiye için algılanan kaliteyi en üst seviyeye çıkaran uygulama olarak pandemi döneminde faaliyete geçen Güvenli Turizm Sertifikası’nı örnek gösterebiliriz. Birçok yönü ile başarı ile uygulanmış bir projedir. Ancak günümüzde yapılan denetimlerin, tesislerin uygulama esaslarının aynı titizlikte uygulandığını söylemek biraz hayalcilik olacaktır. GTS için sürdürülebilir olmak, sürdürülebilir turizm perspektifinde bu uygulamanın yerleşik olarak kullanılmaya devam edilmesi büyük önem taşıyor. Birkaç noktada tesisler için maliyet yaratabilecek bir unsur olarak karşımıza çıksa da turizme yeni bir bakış açısıyla birçok alanda maliyetlerin düşmesini de sağlıyor diyebiliriz. ISO uygulamaları gibi GTS de kesinlikle maliyetleri düşürülerek devam edilen bir uygulama olursa kalite algısını yukarıya çekebilecek krizi fırsata dönüştürebildiğimiz bir uygulama olarak turizm tarihindeki yerini alacaktır.

Doğa zekasının artışı da bugün turistlerin algıladıkları kalite ile aslında doğrudan ilişkili bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bugün turist, yeşil ve yeşilin uygulamaları ile yakından ilgileniyor. Ülkemize baktığınızda 715 adet turizm sektöründe faaliyet gösteren çevreye duyarlı turizm işletmesi görebilirsiniz. Bu sayının normal olduğunu düşünenlerimiz olabilir. Ancak bu sayı tesis sayımızın yalnızca % 12’sini oluşturuyor. Bu noktada çevreye duyarlı tesis sayısının artırılması da yine, yeni tüketicinin algıladığı kaliteyi doğrudan etkileyebileceğini düşündürmektedir. Ülke kalite imajı için hem iç pazarda hem de dış pazarda bakanlığın kamu spotlarının bu alanda yoğunlaştırılması son derece önemli ve hayatidir.

Pazarlama ve tanıtım…. Aslında pazarlamaya konu olan, tanıtıma konu olan birçok turistik ürün var ve biz hep bunları inovatif eylemlerle değiştirerek yeniden yapılandırırız. Konaklama tesislerimizin en görkemli, en güzel yerlerini fotoğraflayabilir, devasa büyüklükte ki aqua parklarımızı, Türk Hava Yollarının en güzel uçaklarını gösterebilir ya da misafirlerimizin zihninde yer almasını sağlayabiliriz. Peki, GTS gibi, Çevre Dostu Tesis gibi, yenilebilir enerji gibi, nitelikli işgücü gibi… bu kadar yapılabilecek uygulama varken, daha neden somut unsurlar arayalım. Bunlar bize, hatta tüm dünyaya yetecek tanıtım unsurlarını içerisinde barındırmaz mı? Yeni tüketiciyi de düşündüğümüzde turizmde kalite algısına bu unsurlar daha fazla etki etmez mi?
Sonuç olarak; yeni turist profilinin algılatılamayan turizm kalitesi ile mutlu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Yorum Yaz

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.