ALTERNATİF-SİZ- TURİZM
Burhaniye Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan İlban
Pazarlamacıların çoğu her zaman hedef pazarın doğru seçilmesini vurgular. Vurgular ki, hedef pazar doğru seçildiğinde, işletmeler hem yaşam boylarını uzatabilsin hem de ürettikleri ürünü doğru müşteri kitlesine ulaştırarak verimlilik sağlayabilsin. Ancak hedef pazar seçimi, hem işletmeler, hem de sektörler açısından o kadar yoğunlaşılan bir durumdur ki, bazen hedef pazara yönelik kriz durumları ortaya çıktığında, sektörler açısından üretim ya da pazarlama durma noktasına gelebilmektedir. Bu da kaçınılmaz sonun başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Tam bu noktada aklımıza ister istemez şu soru geliyor: “Acaba hedef pazara ürün sağlama gayretimiz, pazarı koruma isteğimiz, yeni pazarlar oluşturmamızı engelliyor, yeni pazarlara yönelimimizi geciktiriyor mu? Ya da alternatifimiz kalmadığında mı, alternatif pazarlar aklımıza geliyor?
Yukarıda sorulan soruların cevaplarını, Türkiye ekonomisinin mihenk taşlarından biri olan turizm sektörünün gerçekleriyle cevaplamaya çalışalım. Türkiye turizmi, seksenli yıllardan sonra kitle turizminin itici gücüyle birlikte, yabancı turistlerin çok fazla ilgi gösterdiği bir gelir kaynağı haline geldi. Turizm, özellikle Alman, Rus ve İngiliz turistleri hedef alan bir pazarla birlikte, ülkemize yüksek oranda döviz girdisi sağlayan bir sektör halini aldı. Ancak 2019 yılı sonlarında ortaya çıkan Covid-19 küresel salgını tüm dünyada olduğu gibi Türkiye turizmini de durma noktasına getirdi. Öyle ki birçok firma iflas etti. Küresel salgının ciddi kayıplarının azalmasından sonra sektör ilk olarak hedef pazarını değiştirme yoluna gitti. Hepimizin hatırlayacağı üzere iç turizme yönelik pazarlama çalışmaları hız kazandı. Peki, iç turizm pazarı sektör var olduğundan beri en kolay ulaşılabilir pazar değil miydi? İç turizme yönelmemiz için dünyanın bu küresel salgınla mı karşılaşması gerekiyordu? İşte bu noktada üzülerek ifade etmeliyim ki alternatif pazarlara hazırlıklı olmayarak, herhangi bir alternatifimiz kalmadığında iç turizme yönelmemiz sektörden yine beklentilerimizi karşılamadı.
Tarih incelendiğinde, toplumların bugün ortaya koyduğu davranışların, normların, değer yargılarının çoğu geçmişte yaşanan birçok olaydan etkilenerek oluşmuştur. Yani tarih, geçmişten ders alınarak iz bırakan bir süreçtir. İşletmecilikte, sektör yönetiminde de keza durum aynıdır. Sektörün ya da işletmelerin etkilendiği birçok olay, yöneticilere, politika yapıcılara, paydaşlara birçok ders verir. Verir ancak, turizm sektöründe bizler o derslerden yeterince başarılı olabildik mi? Bu soru, üzerinde tartışılması gereken bir konu olarak değerlendirilmeli! Değerlendirirken de çok geçmişe gitmeye gerek kalmıyor ne yazık ki. Küresel salgın sonuçları ortadayken, bugün Rusya-Ukrayna savaşı ile yüz yüze geldik. Sektörün önemli hedef pazarı olan Rus ve Ukraynalı turistlerin oluşturacağı boşluk için bugün pazarlama çalışmalarına yoğunluk veriyoruz. Bakanlığın açıklamalarına göre 125 ülkede tanıtım faaliyetlerinde bulunuyoruz. Peki, yine geç kalmış olabilir miyiz? Bu 125 ülkeden alternatif pazarlarımızı daha önceden hazırlamamız gerekmez mi?
2022 yılı için; 42 milyon ziyaretçi ve 35 milyar turizm geliri hedefini gerçekçi kılabilmek için neler yapabiliriz sorusunu düşündüğümde aklıma ilk olarak, 4,5 milyar insanın kullanıcısı olduğu “sosyal medya” geliyor. Sonuç olarak Rus ve Ukraynalı turistlerde bir düşüş yaşanacak olsa bile Avrupalı turistin ilk durağı yine ülkemiz olacaktır. Bu noktada kitleleri etkileyiciler-influcerlar yardımı ile de sosyal medyaya yönelik yapılacak olan dijital pazarlama faaliyetlerinin, önemle üzerinde durulması gereken bir “pazarlama alanı” olarak değerlendirmekteyim. Yabancı ülkelerde ikamet eden Türk influcerların yapılacak olan kampanyalara destek olmalarını sağlayacak içerikler üzerinde çalışılmalı ve bugün yavaşça olsa da sektör içerisinde değeri iyice anlaşılan yerli turistin kaybedilmemesine yönelik kampanyalarda hali hazırda devam etmeli diyebilirim. Sonuç olarak, yeni bir turizm sezonunda ana pazarlarımızdan birinde azalma olacak olsa dahi, alternatif turizm pazarlarımıza yoğun bir şekilde kampanyalarla girmeliyiz.
Unutmamalıyız ki, bugün aklımıza gelen, zorunlu kaldığımız alternatif pazarlar, yarının hedef pazarları olarak değerlendirilebilir. Turizmde birçok alternatif vardır ancak, ülkemiz için turizm, alternatifsiz bir sektördür.